Allah Teâlâ varlıkları üstünlük bakımından derece derece yaratmıştır, diyor ve insanlar, melekler, hayvanlar, bitkiler diye sayıyoruz. İnsanlar, hayvanlar ve bitkileri gözle görüp elle tutabiliyoruz. Ya melekler?
Melekler gerçekten var mı? Ya da şöyle soralım: Var olduğu kesin olup da insanın görmediği ya da göremediği varlıklar var mı? Elbette var. Ne gizli hazineler var da bazılarından bizim haberimiz bile yok... Başta akıl dediğimiz şey var ve biz onu görmüyoruz, tabiî, bazılarının zannettiği gibi akıl kafatasımızın içindeki beyin olarak algılanmıyorsa... Kalp dediğimiz gönül dünyamız da var, tabiî, kalp sadece sol tarafımızdaki yumruk kadar et parçasından ibaret görülmüyorsa... En azından canımızın sıkılması, canımızın acıması veya yanması bizde görmediğimiz, ama varlığından şüphe duymadığımız bir şeylerin olduğunu gösteriyor. Bunları, görmediğime inanmam, dokunmadığımı kabul etmem, fizik kuralları ile tecrübe edilmeyen yoktur diyerek yok saymak aslında kendimizi yok saymaktır.
İyi, hoş da... Görmediğimiz şeylerin nelerden ibaret olduğunu nasıl bileceğiz? Bu konu bizi içinden çıkılmaz, hatta anlamsız bir yolculuğa çıkarmaz mı?
Hiç şüphesiz, bu konudaki tek kaynağımız bizi Yaratan’ın verdiği bilgiler olmalıdır. Yani Allah’ın Kelâmı ve ondan beslenen Rasûlüllah Efendimizin sünneti, yani sözleri ve örnek hayatı. Tabiî, bunları anlayacak, derinliğine idrak edecek olan da aklımızdır.
Bu açıdan baktığımızda Kur’ân-ı Kerim bizlere Allah’ın emri dışına çıkmayan sayısız meleğin varlığından söz etmektedir. Peygamberimizin nurdan yaratıldıklarını ifade eden Hazreti Muhammed, bizlere meleklerin özelliklerini, görevlerini, yapıp ettiklerini de haber vermiştir. Ayrıca melekleri hem aslî nuranî suretlerini görmüş hem de insan şekline girmiş hallerine şahit olmuştur. Aslında insanlık tarihinin meleklerle içli dışlı bir hâlde gerçekleştiğini Kur’ân bize anlatmaktadır, farklı kıssalarla peygamberlerin meleklerle temaslarını anlatmaktadır.
İnsanlara mesajını meleklerle gönderen Cenâb-ı Allah, onlara insanların gönül dünyalarında özel bir yer ayırmış ve iman esasları arasına melekleri de koymuştur. Çünkü melekler insanı göklere, gayba, Allah’a ulaştıran köprüdür, onlar bir anlamda gaybın anahtarıdır. Böyle olmasını Allah murat etmiş ve bizim manevî yolculuğumuzu meleklerle kolaylaştırmıştır. Ama aynı zamanda melekleri bir imtihan vesilesi kılmış, bizi onlarla sınamıştır. Nitekim bazı insan ve toplumlar, meleklerin olağanüstü hayatları ve perde ötesi ile irtibatlarından hareketle onları aşırı derecede yüceltmişler, putlaştırıp tanrılaştırmışlar, böylece derin bir yanılgı ve iflâh olmaz bir sapkınlığa düşmüşlerdir. Diğer bir kesim de
melekleri inkâr etmek suretiyle aklın ya da idraksizliğin girdabına düşerek küfre düşmüşlerdir.
Bu yüzden melekleri doğru tanımak, onların özelliklerini ve görevlerini iyi bilip anlamak gerekmektedir.
İslâm dini insanın bütün hayatını kuşatan itikadî, fıkhî ve ahlâkî normlar bütünüdür. Hatta İslâm dinî sadece dünya hayatıyla sınırlı olmayıp dünya ötesi, ahiret hayatı ile ilgili konulara da taalluk etmektedir. İnsan, ömrü boyunca her an bir şeyler..
Şükür, insanın fıtratından gelen, yani doğal özelliklerinden biridir. Yapılan iyiliğe, verilen nimete değer vermek, kadirşinaslık göstermek ve bunu bir şekilde şükran ve teşekkür ile dile getirmek anlamına gelen şükür, nankörlüğün zıddıdır. Zira nankörlük,..
Bulgaristan Bilimler Akademisi(BAN) Ulusal Doğa Bilim Müzesi’nden paleontologlar, günümüz Trın şehri bölgesinde 80 milyon yıl önce hayvanlar dünyasının nasıl göründüğü sorusuna yanıt arıyor. Trın yakınlarında bu yıl yedincisi düzenlenen..