Su, dinimizde, dilimizde hayattır, kutsallıktır... Programımız suyun berrak sesiyle dolup taşıyor, sular, çeşmeler, pınarlar, dereler coşup taşıyor kah sevgiden, kah aşktan, kah kederden.....Bizim türkülerimizin şöyle bir özelliği var. Mesela aynı türküyü birkaç programda duyabilirsiniz. Aynı türküyü “Rodoplardan ezgiler” programına da alabiliyoruz, ardından aşk türküleri “Gül döktüm yollarına” programında baş tacı olur. Bakmışınız diğer programları da süsler. İşte böyledir bizim türkülerimiz.
“Çeşmeden gelin geliyor”...
Silistra’nın Bosna köyünden Habil Kurt’un ele aldığı yazısı :
Çeşmelerimiz
Bizim Dobrucamızda yol boylarında köy içlerinde yüzlerce çeşmeye raslarsınız. Tabi bunlardan kimileri bakıma mağruz, diğerleri günümüzde de kullanılmaktadır. Çeşme sözü farsça olan göz kelimesini anımsamaktadır. Yol kenarlarındaki çeşmeler onaltıncı asrın sonlarında Osmanlı devrinde kurulmuşlardır. Çeşmelerimiz Türk halkı için bir dini ihtiyacı da anımsamaktadır. Günde beş vakit namaz kılınınca ,abdest almakta şart olarak suyun kullanınması da icab ediyor. Onun için de kasaba çeşmelerinden bir ayrıntısı var. Her muslukta bakırdan yapılmış su tasları bulunmaktadır.Ve her çeşmenin ana taşında bir mesaj bulunmaktadır. Onlar ya farsça, ya da eski osmanlıca yazılmıştır. Orada halka hitap edilmektedir ve tarihinle beraber bağışlamayı yapanın ve ustanın adı yazılmaktadır. Örneğin Tatar Pazarcıklı ( Dobriç) İbrahim agabey 9 çeşme yaptırmıştır. Onun çeşmelrinde yazılar hemen hemen şöyledir: “ Şu suyunu içtiğiniz çeşmeyi ünlü bir adam Allahın lutufu üzere , halkı menun etmek için kurdurmuştur”. Her yazı da Allaha minnetarlık ve yapana ovgü vardır.
Kimi çeşmelerde bir iyi veya kötü vakayı simgelemek için kurulmuşturlar. Bir efsaneye göre Tervel( Kurt pınarı) *na bağlı olan Jeglartsi ( Omurfakıı) köyünde bulunan Koca çeşmenin asırlardan beri gelen bir efsanesi vardır. Köy ağasının biricik kızı deli gibi aşıkmış köy çobanına. Babası ise onu Silisre”den bir subaya zorunlan vermek istemiş. Kız bir türlü babasına söz geçirememiş.Buna ve çobana olduğu deli aşkından hastalanıp nişanlıyken ölmüş. Tabi babası sonraları çok üzülmüş ve yanlışlığını telefûz etmek için kızının çeyizini satıp toplanan paralarla bu çeşmeyi inşa etmiş.
Bizim Bosna köyünün de “ Koca çeşme” ismiyle anılan çeşmenin taşında böyle bir yazı vardır: “İnsanlarımutluetsin diye kurulmuştur.Güneşin ve gökyüzünün iyiliğini Bosnalılara ulaştırsın, refah içinde yaşayıp Muhammed’e (s.a.s)şükürler etsinler 1270y. Ömer Usta”.
Çeşmelerimizi ustalıkla hikayelerinde anlatan büyük bulgar yazarı Yordan Yovkov”tur.” Tekerleklerin şarkısı” hikayesinde Sali Yaşar”ın büyük bir isteği sevap için Murat bey gibi çeşme kurmaktadır ve onda “ Allaha’a şükürler yapana teşekkürler!” diye yazsın demektedir.
Çeşmelerimiz asırlar boyu Türk”lüğün,Müslümanlığın, temizliğin ,hayırsevimliğin simgesi olarak yaşamaktadır. Bize de düşen vazife onları korumak.Gelecek nesillere tertemiz bırakmaktadır. Bunu başarabilirsek ne mutlu bizlere!
Çeşmeler, pınarlar, dereler ve köprüler...
Byala köprüsü
1865-1867 yıllarında, Mithat Paşa’nın Tuna Valisi olduğu dönemde paşanın talimatıyla inşa edilen bu muazzam köprü, köprü ustası Kolü Fiçeto tarafından yapıldı. Ruse, Tırnovo, Orhaniye ( Botevgrad) ve Sofya güzergahında, yol yapımıyla ilgili olarak gerekli görülen köprü, ilk önce Polonyalı mühendis Lyudmil Rola’ya teklif edilir. Rola, böyle bir köprü inşaatı için 3 milyon kuruş talep eder. Dönemin Rumeli topraklarında en ünlü mimarlarından sayılan Kolü Fiçeto ise, köprüyü 700 bin kuruşa inşa edeceğini iddia eder. Hiçbir ihtisası olmayan bu mütevazı köprü ustası, bunun için onurunu ortaya koyar ve söylentilere göre tam değerini belirlemek için balmumundan maket yapar. Maket, ustanın hayatında hazırladığı tek inşaat maketidir aynı zamanda.
Mithat Paşa’nın huzurunda söylediği “Eğer bu köprüyü 700 bin kuruşa ve kendi tertibime göre yapmazsam, başımı alın.” sözleri meşhurdur. Kireç taşı ve beyaz horosandan yapılan köprünün dayanıklılığını ispat etmek için, askeriyenin geçişi esnasında bizzat köprünün altına durmuştur. Ünlü Avusturyalı gezgin Feliks Kanits, Byala Köprüsü hakkında “Balkanlar’da su üzerine inşa edilen en büyük yapılardan biri” ifadesini kullanmıştır. İnşaat sırasında bölgeden farklı işçiler çalıştırılır ve 2 yıl içinde 276 metre uzunluğu ve 9 metre genişliği olan köprü tamamlanır. 13 kemer ve 14 yarım dairesi mevcut olup ortasına kitabe konur, fakat bunun daha sonraki sellerde yıkıldığı tahmin ediliyor. Suyun geçmesini sağlayan gözenekler, açılıp kapanır birer pencere şeklinde yapılmıştır. Mithat Paşa, köprü ustası Kolü Fiçeto’yu Mecidiye Nişanı ve 50 bin kuruşla ödüllendirmiştir. Ünlü köprü ustası ayrıca, Tırnovo’da bir mekan sahibi olmuştur. 1897 yılında, büyük bir sel sonucu köprünün yaklaşık 130 metrelik kısmı yıkılmıştır.
“Zaman” gazetesinin bir araştırması...
Fotoğraflar: Mümün Mehmedov, Şevkiye Çakır
Odesos /Varna/ şehrinde Roma döneminden kalan ve ön tahminlere göre 2. veya 3. asra ait eşsiz bir heykel bulundu. Varna demiryolu istasyonu yakınındaki inşaat kazı çalışmalarında ortaya çıkan arkeolojik bulgu, hemen Bölge Müzesinden..
Fransa’nın Bulgaristan Büyükelçiliği ve Fransız Enstitüsü, Fransa ile Bulgaristan arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulmasının 145’nci yıl dönümü vesilesiyle Sofya’da bir dizi kültürel etkinlikler düzenliyor. Yıl sonuna kadar film, gösterimleri,..
NDK- Milli Kültür Sarayı’nın Bir No’lu salonunda özel törenle “CineLibri” Uluslararası Sinema ve Edebiyat Festivali’nin 10. jübile bölümü bugün açılacak. Bu sene festival “Sonsuz şiir” temasıyla gerçekleşecek. Forum, çağdaş İtalyan sinemasının dâhisi..
M. Şükrü Hanioğlu’nun “Atatürk- Entelektüel Biyografi” kitabı “Atatürk- İdeolojiler Tarihi” adı altında Bulgarca okurlarıyla görüşecek. Prof...