Esma-i Hüsna
Allah var...
Tanrı inancı fıtrîdir, yani doğuştandır, bir anlamda insanın genlerine kodlanmıştır. Allah’ın varlığı konusunda herhangi bir tartışma sözkonusu değil. Hatta ateistler bile, belirli durumlarda, belirgin olmayan bir şekilde ve belki de pek farkına varmadan Onun varlığını kabul etmektedirler.
Ancak Tanrının kim olduğu, ne olduğu ve nasıl bir varlık olduğu insanlık tarihi boyunca merak uyandırmış, konuşulmuş ve tartışılmıştır. Onun özellikleri konusundaki inançları sebebiyle insanlar farklı din ve inanç grupları oluşturmuşlardır.
Allah’ın insanlık için göndermiş olduğu son hak din, İslâm dini, önceden var olan bütün inançları, özellikle de Allah inancını zaman içerisinde oluşan tortulardan, tahriflerden arıtıp tashih ederek kıyamete kadar korunacak tertemiz bir inanç sistemi sunmuştur. Tabiî ki, bunun temelinde Allah inancı var.
İslâmî Tanrı inancı Allah’a inanmaktan ibarettir. O vardır. Tektir, çünkü birden fazla tanrı olsa aralarında Yunan mitolojisinde olduğu gibi tartışmalar, kapışmalar olur, dünyanın düzeni bozulurdu.
İfade ettiğimiz gibi, Allah’ın varlığı konusu apriori kabul edilmektedir. İslâm açısından Onun zâtı üzerine düşünmek anlamsız, saçma bir durumdur. Çünkü sınırlı insan aklının Onun sınırsız varlığını algılaması, idrak etmesi mümkün değildir. Ona kalbimizle inanırız, sıfatları ve fiilleri üzerinde düşünür, aklımızla inandıklarımızı izah ederek kalpteki inancı besleriz. Özetle ifade edecek olursak, Allah’a inanır ve huzura kavuşuruz. Bu yüzden Peygamber Efendimiz, Allah’ın zâtı, kendisi üzerine kafa yormamamızı, yarattıkları üzerine düşünmemizi öğütlemiştir. Yaratılan varlıklar üzerinde düşünmek, yaratılanlar arasındaki nizam üzerine kafa yormak sonucunda oluşacak düşünceler insana Allah’ı doğru bir şekilde tanıma imkânı sunacaktır.
İslâm dini, Allah’ı doğru bir şekilde tanıtmak için Kur’ân-ı Kerim’in pekçok ayetinde nazarî/kuramsal bilgiler vermektedir. Aynı zamanda bunları kavrayıp asimile etmek için de birbirinden güzel ve çarpıcı örnekler vermektedir. Allah’ı en güzel ve net bir şekilde İhlâs suresi tanıtmaktadır: “De ki: O Allah tekir. Allah sameddir, yani herşey Ona muhtaç, O ise hiçbir şeye muhtaç değildir. O doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey Onun dengi değildir.”
İslâm’ın en muhtasar bir şekilde sunduğu saf, katıksız Allah inancı budur. Kur’ân-ı Kerim’in “en kuvvetli” ayeti olan Bakara suresindeki “Âyetü’l-kürsî” de Allah’ı doğru ve sağlam bir şekilde tanımamızı sağlmaktadır. O yüzden Peygamberimiz Hazreti Muhammed tarafından her gün defalarca okumamız tavsiye edilmiştir; namazdan sonra, yatarkern, evden çıkarken, korktuğumuzda vs.
Allah’ı doğru bir şekilde tanımak için Onun sıfatlarını, özelliklerini bilmek gerekmektedir. Allah, bizi yaratan, hayatımıza yön veren, bize sahip olan, bizi terbiye eden, bizi gören ve gözeten, rızkımızı ve şifamızı verendir. Onun başlangıcı ve sonu yoktur. Zaman ve mekân bile yokken o her zaman vardı ve herşey tükense Onun varlığı yine devam edecektir. Cenâb-ı Allah’ın bu ve benzeri özelliklerini tanıtmak için Onun isimleri vardır. Allah’ın isimleri farklı özelliklerini yansıtmakta ve bize kendisini daha iyi tanımamız için fırsatlar sunmaktadır. Onu daha iyi tanıdığımızda ise daha fazla severiz ve neticede kulluğumuzu daha iyi bir şekilde yerine getiririz. Çünkü bizi yaratan Rabbimiz, yaratılış gayemizi kendisine kulluk olarak belirlemiştir.
Allah’ın birbirinden güzel binbir ismi var. Aslında binbir ile de sınırlı değil... Bu, sadece çokluğu ifade etmektedir, eski tabirle kesretten kinâyedir. Kur’ân-ı Kerim, Allah tanımamız için Onun en güzel isimleri demek olan “esmâ-i hüsnâ”dan söz etmektedir. Bu isimlerle kendisine dua edilmesini öğütlemektedir. Özellikle Haşr suresinin son üç ayetinde bu isimlerin özeti sunulmuştur. O yüzden Peygamber Efendimiz Haşr suresinin son üç ayetini sabah namazından sonra okuyan kimsenin akşama kadar ve akşam namazından sonra okuyanın da sabaha kadar ölmesi durumunda şehit olarak ruhunu teslim edeceğini bildirmiştir.
Ayrıca Hazreti Muhammed (s.a.s.) Allah’ın 99 güzel isminin olduğunu bildirmiş ve bunları ezberleyip sayanın (anlayıp hayatına yansıtanın) cennete gireceğini müjdelemiştir. Bunlara İslâm literatüründe “esmâ-i hüsnâ” denmiş ve Müslümanlarca ayrı bir önem verilmiştir. Esmâ-i hüsnâ, Allah’ın farklı özelliklerini tanıtmaktadır. Hem cemâl hem de celâl sıfatlarına yönelik isimler sözkonusudur. Cemâl sıfatları insanın kalbine güzellik taşımakta, su serpmekte, ümit vermektedir. Celâl özellikleri ise insanı korkutarak toparlanmasını, kendisine çeki düzen vermesini sağlamaktadır.
Allah’ı ne kadar sevdiğimiz Onu ne kadar tanıdığımızla doğrudan alâkalıdır. Esma-i hüsnâ Onun “portresi” oluyor. Esmâ-i hüsnâyı ne kadar biliyoruz? Onu ne kadar tanıyoruz acaba?
Bir zamanlar sıra dışı bir semt vardı. Şehirdeki yaşamı birbirine bağlayan Dvoretsa( Kraliyet Sarayı) ve tren istasyonu arasındaki ana yolda bulunduğu için Eski Sofya buradan başlıyordu. Bu alanda insanlar yalnızca buluşup sohbet etmekle kalmadı, aynı..
9 Eylül’de, Bulgaristan tarihinde, temelde kökten farklı bir kamu düzeninden diğerine geçişin 80. yıldönümü kutlanıyor - Bulgaristan Krallığı’nın sonu ve Bulgaristan Halk Cumhuriyeti’nin başlangıcı . 2. Dünya Savaşı’nın ortasında,..
6 Eylül 1885 tarihinde Bulgar Prensliği ve Doğu Rumeli toprakları birleşerek, Bulgaristan tek bir devlet olarak Avrupa haritasındaki yerini alıyor. Sofya “Sv. Kliment Ohridski” Üniversitesinden tarihçi Prof. İvan İlçev..
En önemli sabit sonbahar Hristiyan bayramlarından biri Baş Melek Mikail ve büyük melekler Cebrail, Rafael (İsrafil) Uriel, Salatiel, Yehudiel ve..
Vedat Ahmet bu hafta "Cuma öğleden sonra" programında "Yetimlere Destek Haftasını" tanıttı, yetimlere verilecek yardımın, yetim çocukların eğitimine..