Mümün gözüyle ölüm
Hiç şüphesiz başlangıcı olan her şeyin bir sonu olduğu gibi, her canlının sonu da ölümdür. Bu bir ilâhî kanundur. Ezelî ve ebedî olan yalnız Allah Teâlâ’dır. Yüce Mevlâmızın “Her canlının ölüm gerçeğini bizzat yaşayacağı ve kendisine döndürüleceği” hakikatini beyan ettiği âyet-i kerime (el-Ankebût, 29/57) bunu açıkça ortaya koyar.
İnsanın bir diğer özelliği ise hürriyet aşığı oluşudur. Bu sebeple olgun kimseler, kâmil ruhlar için ölüm, bir diriliş müjdesi; mahkûmiyetin küflü zincirlerinden kurtulma ve arzu edilen özgürlüğe kavuşmadır. Bu sebeple gönül ehli insan-ı kâmiller ölümü ebediyet ülkesine geçiş vizesi olarak algılar. Ölümü de bunun neşe ve sevinci ile karşılar. Büyük mütefekkir ve Allah dostu Mevlânâ Celâleddin Rumî’nin ölümü şeb-i arûs yani sevgiliye kavuşma gecesi olarak adlandırması bu yüzdendir. Bu sebeple “Biz Allah’a âidiz ve yine ona dönücüyüz” (el-Bakara, 2/156) emr-i İlâhîsini sevinçle karşılar. Üstelik bu öyle bir sevinç ki, onu insanın en mutlu anlarından olan düğün gecesine benzetir. Ne var ki, herkesin ölümü böyle algılaması da mümkün değildir. Kişiyi bu düşünüce ile ölüme götüren onun imanıdır: Allah’a, âhirete ve hesâba çekileceğine olan inancı ve ona uygun davranışıdır. Burada imanın insan hayatındaki rolü çok açık ve net bir şekilde görülmektedir. Ölüm ötesine inanç, mümine ebedî ve mesut bir hayat bahşetmektedir.
Ahirete inanmayan kimse ise bu dünyada tedirgin olarak yaşar, ölüm gerçeği ile yüzleşmek istemez ve inanmayışının cezası olarak da ebedî ve elim bir cezaya müstahak olur. Ahiret inancı olduğu hâlde dünyada bu inancının gereğine uygun hareket etmeyen kimse de ölümü kucaklamak yerine ölümden kaçmanın yollarını arar. İman bir ölçüdür. Kişi imanının derecesine göre ölümü hoş karşılar ve arzular. Sevgili Peygamberimizin “Allah’ım! İhtiyarlıktan doğan sıkıntılardan sana sığınırım” buyurması bu özlemin sonucu olmalıdır. Günümüz Müslümanlarının ölüm korkusu ise onların inanç zayıflığının işaretidir. İman zafiyeti insanları ölümden kaçmaya itmektedir. Fakat bu kaçışın tayin edilmiş vakti, eceli aşması imkânsızdır. Ondan kaçış yok! O her yere ulaşır ve “kaçan”ı mutlaka bulup yakalar...
Bu sebeple bizler saklanmaya değil, muhteşem bir karşılamaya hazırlanmalıyız. O gün şairin dediği gibi: Azrâil’e “Hoş geldin!” diyebilmektir hüner. Hünerimizi sergilemek için onu hiç unutmadan hazırlığımızı buna göre tam yapmalı; hüner sahiplerinin ödüllendirildiği günde biz de mutlular safında yer almalıyız.
Ölüm güzel şey; budur perde ardından haber,
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?
Yüce Rabbimiz bizleri ölümü şeb-i arûs gibi görenlerden ve onun sevincini yaşayanlardan eylesin!
21 ve 22 Eylül tarihlerinde Sofya’nın konukları ve sakinleri Büyük Konstantin’in oğullarından biri olan II. Konstantius’un hükümdarlık sürdüğü dönemin tarihi dokusunu yansıtan bir etkinliğe katılabilir. Geç antik çağının yeniden canlandırıldığı..
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesizniz.
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz.
En önemli sabit sonbahar Hristiyan bayramlarından biri Baş Melek Mikail ve büyük melekler Cebrail, Rafael (İsrafil) Uriel, Salatiel, Yehudiel ve..
Vedat Ahmet bu hafta "Cuma öğleden sonra" programında "Yetimlere Destek Haftasını" tanıttı, yetimlere verilecek yardımın, yetim çocukların eğitimine..