Yüce Allah’ın insanlığa verdiği en büyük nimet; barış, teslimiyet, huzur ve selâmet anlamlarına gelen İslâm’dır. İnsanı yükselten bu muhteşem nimet sadece Müslümanların mahsustur. Bu yüzden Müslüman olmak ayrıcalıktır, üstünlük vesilesidir.
İslâm, kalp ile tasdik etmektir, aynı zamanda sözle ikrar edilmesi de gereken bir inançtır, devamında ise davranışlarla desteklenmesi gerekir. Bundan dolayı bir insanın Müslüman olabilmesi için Allah Teâlâ’ya ve insanlar arasından seçerek gönderdiği son peygamberi Hazreti Muhammed’e inanması gerektiği gibi, bu inancını ikrar edip ilân etmesi de lâzım gelir.
İslâm’ın getirdiği hakikatlere bütün kalbiyle inanan ve onun ilkelerine uyan insanların Müslüman olarak adlandırılması gelişigüzel bir şey değildir, bu isim bizzat Allah tarafından verilmiştir. Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur: “Allah, Kur’ân’dan önceki kitaplarda da Kur’ân’da da size “Müslümanlar” adını verdi ki, Peygamber size şahit olsun, siz de insanlara şahit olasınız”. Bu açıdan bakıldığında mübarek “Müslüman” ismini taşımak bizim için şeref ve gurur vesilesidir.
Bulgaristan Cumhuriyetindeki Müslümanlar, ülkemizin eşit haklı vatandaşlarıdır. Bu bakımdan diğer vatandaşlar gibi bizler de vicdan hürriyeti ve istediğimiz dini seçme hakkını sağlayan millî kanunlara tâbiyiz. Bundan da öte bu kanunlarımız, dinî inanç ve düşüncelerimizi serbestçe ifade etme hakkımızı da garanti etmektedir. Hatta Nüfus Sayımı Kanunu gibi bazı kanunî düzenlemeler bizden dinimiz hakkında bilgi vermemizi, yani hangi dine mensup olduğumuzu açıklamamızı istemektedir. Bu ise bir kez daha Müslüman olduğumuzu ifade ve ikrar etmek için önemli bir fırsattır, hatta sorumluluktur. Çünkü bizler, kanun hükümlerine uyarak hangi dine mensup olduğumuzu beyan etmekle birlikte açık bir şekilde kimliğimizi de belirlemiş ve belirtmiş olmaktayız, ayrıca inancımızda emin olduğumuz, kendimize saygı duyduğumuz ve sorumluluğumuzun farkında olduğumuz konusunda ortaya iyi bir örnek koymuş olmaktayız. Bizim bu davranışımız, eşit haklı fertleri olduğumuz toplumun gelişmesi için yapılacak analiz ve tespitlerin doğru ve sağlıklı bir şekilde yapılmasına da katkı sağlamaktadır.
Kalbimizdeki köklü inancı ifade etmekten kaçınmak, kararsızlık ve şüphe anlamına geldiği gibi, kendimize ve topluma karşı sorumsuzluğun da ifadesidir, belki de korku ve ikiyüzlülük göstergesidir. Böyle bir tutum ise iman nimeti, İslâm’ın izzeti ve değerlerimizin güzelliğiyle şereflendirilen Müslümana asla yakışmaz.
İşte bu sebeple yurdumuzdaki her Müslümana hitap ederek sorumlu davranmaya ve Eylül ayı içerisinde yapılan nüfus sayımına katılmaya davet ediyorum. Bunu da mümkün mertebe elektronik yolla yapmaya gayret etmeliyiz, mümkün olmadığı takdirde ise sayım görevlilerinin anket sorularına emin bir şekilde cevap vererek yapmalıyız. Özellikle dinimiz sorulduğunda net olarak “Müslümanım!” demeli ve sayım yapanları buna şahit tutmalıyız. Tıpkı ayet-i kerimede ifade edildiği gibi, “Şahit olun ki, biz Müslümanlarız!” demeliyiz. Çünkü bizim için Müslüman olmaktan büyük gurur kaynağı yoktur, elhamdülillâh!
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesizniz.
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz.
Bir zamanlar sıra dışı bir semt vardı. Şehirdeki yaşamı birbirine bağlayan Dvoretsa( Kraliyet Sarayı) ve tren istasyonu arasındaki ana yolda bulunduğu için Eski Sofya buradan başlıyordu. Bu alanda insanlar yalnızca buluşup sohbet etmekle kalmadı, aynı..