Bazı sanatçılar hakkında pek konuşulmaz, onlar da kendileri hakkında konuşmayı sevmezler. Hayal güçleri ve ellerinde can bulan eserlerine sözü bırakmayı tercih ederler. Bazen sessizliği Devin’de Orfe’ni lirinde müzikle yükselir, kuvvet ve kudret algısı Loveç merkezinde dört metre yükseklikteki atlı askerle simgelenir, bilgelik Ekzarh Yosif’in anıtından aktarılır, aşkla özlemi ise, Burgas’ta sevdiğini hala bekleyen “Deniz kızının” Karadeniz sularına yansıyan güzelliğinde aktarılır.
Sefo takma adıyla tanınan Seyfetin Şekerov da reklam ve magazinin albenisi yerine, işine odaklanmayı seven sessiz sanat kahramanlarından biridir. Yukarıda saydığımız anıt ve hetkeller onun eserlerinden sadece bazıları. Diğerleri ise saymakla bitmez.
Sanatkar bu yıl 50. jübilesini Sofya’da “Minerva” ve Plovdiv’de “Artisika” sanat galerisinde sergiyle kutladı.
Seyfetin 29 Ağustos 1971 yılında Slvien’de doğdu. Güzel Sanatlar Lisesini bitirdikten sonra, Sofya’da Ulusal Sanat Akademisinde okudu. Ünlü heykeltraş Vejdi Raşidov’un öğrencilerinden olup, senelerce onunla beraber çalıştı. 1998 yılında Akademiden Prof. Emil Popov’un sınıfından mezun olur.
Sefo ile başkentin Boyana semtinde atölyesinde karşılaştık. Şu an yoğun bir hazırlık içinde. Evinin garajları döküm, fırın, torna, maket, oyma vs olmak üzere, farklı üniteleri olan büyük bir çalışma sahasına çevrilmiş. Burası bir eserin ortaya çıkması için bütün süreçleri kapsayan bir atölye. Teker, taker bütün aletleri gösterirken, heykel yapımının umduğumuzdan da daha zor olduğu dikkatimizi çekti. Sefo “zor işleri seviyorum” diye itiraf etti:
“Hiçbir zaman kolayı aramadım, zorluklardan korkmadım.Çalışkan bir kişiyim. Boş durup yıldızlara bakmak yapımda yok. Üç gün dinlenme kararı alsam bile, ikinci gün artık yeniden çalışmaya başlıyorum. Daha üniversitedeyken bazı arkadaşlarım bana: neden heykeltraş, bu çok zor bir alan, daha kolay bir dal seç, diyordu. Ben sanat dalımı seviyorum, öğrencilikte birçok teknikler öğrendim, her üstadımdan yeni bir şeyler öğrendim ve kendi yolumu çizdim. Kilden, taşlara kadar, dökümden, kaynağa kadar bütün üretim sürecini artık burada yapıyorum”.
Şimdi Seyfetin’in atölyesinden birçok genç öğrenci geçiyor. Bazılar artık kendi yolunda ilerliyor ve Sefo bir öğretmen mutluluğu ile onlarla gurur duyduğunu söylüyor.
“Çok genç ülkeyi terk etti”- bu kısa cümlede heykeltraş üzüntüsünü de özetledi. O buralardan kaçmayı düşünmedi mi?
“Burada kaldım, çünkü Bulgaristan için çok iyimserdim. Gençlerin burada iyi gelişeceğine umudum sonsuzdu. Gerçekten çok zor, fakat ben memleketimde kalmayı tercih ettim” dedi.Seyfetin Şekerov- Sefo seneler geçtikçe, iyimserliğin yerini karamsarlık kapladığını da itiraf etti.
Sanatçının plastik dokunuşları bizi muhteşem ve duygusal bir dünyaya sürüklüyor.
Seyfetin’in heykellerinde atlar ihtişamlı, boğalar ise güçlü ve hırçın. Balıklar, elmalar, kuşlar, ritonlar, antik kaplar ve mitolojik öğeleri onun vazgeçmezleri arasında.
“Bütün objeleri yapıyorum. Hayvanlar alemi beni çok çekiyor. Mitoloji de ilgi alanım. On yıla yakın süredir, birbirinden farklı, tuhaf ve doğallıktan uzak balıklar yapıyorum. Her zaman en sıradışı balığı yaptığımı düşünürken, bir bakıyorum ki, National Geographic kanalında daha da sıra dışı olan bir gerçek balık görüyorum”. Heykeltraşın yurt içi ve dışında 40’tan fazla kişisel sergisi oldu. Birçok büyük anıta da “Sefo” imzasını attı. Devin Lisesinde “Hristo Botev” büstü, Sofya Bölge Mahkemesinde ünlü hukukçu Jivko Stalev’in anıtı onlardan bazıları.
Seyfetin Şekerov- Sefo Kaolinovo meydanında 1989 Mayıs olayları ve 1984- 85 yıllarında zorunlu isim değiştirme sürecine adadığı “Sönmeyen ateş” anıtıyla da gurur duyuyor.
“Yılın yatırımcısı” ödülünün heykeli Sefo’ya ait. Engelli çocuklara yönelik “Ruhun üstünlüğü” Festivalinin ödül heykeli, Eğitim Bakanlığı’nın 100 yaşını tamamlayan okullara verdiği “Kiril ve Metodiy” ödülün heykeli de onun eseri.
Şekerov’un eserleri Almanya, İngiltere, Fransa, Türkiye, Japonya, Güney Kore, ABD, ülke içi ve dışında birçok yerde özel koleksiyonlarda yerini alıyor. Pandemi sanatçının projelerini nasıl etkiledi?
“Epey olumsuz etkilendi işlerimiz. Ben çalışmaya devam ediyorum, ama bu kapanmalar ve galerilerin çalışmadığı bir ortamda satış yapmak çok zor. Toplum bir stres altında. Herkes korunuyor, biz de kendimizi koruyoruz. Herkesin sağ, salim olmasını diliyorum. Beraber herşeyin üstesinden geleceği ve başaracağız!”.
BNR “Bulgaristan Radyosu” için yapılan söyleşiyi aşağıda dinleyebilirsiniz:
Foto: Sevda Dükkanci ve özel arşiv
Roma’dan daha eski bir kent, bir dünya şehri düşünün. Medeniyetler beşiği ve antik dönemlerden günümüze kadar gelen bir kültür ocağı! Onun adı Plovdiv! Büyük İskender’in babası 2. Filip tarafından 2. asırda kurulan kente Filipopolis adı..
Kapya hasadı sezonunda Kirkovo’ya bağlı Çorbadjisysko ve etraf köylerinden biber üreticileri, mahsulu toplamak üzere tarlalara akın ediyorlar . Yaklaşık 200 dekar biberin yetiştirildiği bu bölge, Kirkovo Belediyesi’nde kapya üretiminde birinci..
Geleceği her ne kadar dizayn etmeye çalışırsak bazen hayatımızı asıl belirleyen şey, rastlantılar olur . Bir buraya bir oraya savrulup tesadüfler dizisi peşinde sürüklenen insanın kendini muhteşem bir masalın içinde bulması da ihtimaller dahilinde...
Yaşadığı yerin kültürel ve dini zenginliğini temsil eden, barış ve sevgi mesajlarını resim ve yazılarıyla duyuran bir kızla tanışacağız- Dilek Yüksel...