Ramazan-ı şerif, başka zaman dilimlerinde olmayana bazı özelliklere sahiptir. Bunların en önemlilerinden biri de oruç tutmaktır. Daha önceki hemen hemen bütün dinî toplum ve topluluklarda olduğu gibi, Müslümanlarda da oruç bir ibadet şekli olarak vardır. Oruç, Ramazan ayı boyunca imsak vaktinden güneş batıncaya kadar Müslümanın bir şey yemek ve içmekten kendisini koruması, şehvetini tatmin edecek cinsel münasebetlerden uzak durması demektir. Müslümanların oruç tutması farzdır, yani muhakkak yapılması gereken bir ibadettir.
Oruç ibadeti, farziyetinin söz konusu olduğu ayet-i kerimede de ifade edildiği üzere evrensel bir manevî gelişim yöntemidir, o yüzden Müslümanlardan önceki milletlere de emredilmiştir. Orucun asıl amacı ise insanı olgunlaştırıp takva sahibi yapmaktır. Ayrıca başka hikmetleri de bulunmaktadır.
Oruç bizleri eğitiyor, olgunlaştırıyor, kıvama getiriyor, manevî olarak güçlendiriyor. Bu olgunlaşma ve manevî takviye sonucunda paylaşma, yardımlaşma, gayret ve sorunlarla mücadele azmi gibi sosyal bakımdan son derece önemli sonuçlar meydana geliyor. Oruç tutmak sadece Ramazan-ı şerifte farzdır. Oruç tutmak, Ramazana has olan Kur’ân okuma, fitre verme, itikâfa girme, zekât verme, infakta bulunma gibi yöntemlerle birleştiğinde önce iç dünyamızda sonra da dış dünyamızda gerçekleşecek değişimleri tetiklemektedir.
İç ve dış şartlarına uyarak gösterişten uzak ve samimiyetle tuttuğumuz oruç, bu zor zamanlarda büyük bir ihtiyaç olarak hissetiğimiz motivasyon ve yeni enerjiyi bizlere kazandırıyor. Bizlere, sabırla zorlukların nasıl aşılacağını ve bunun sonucunda nasıl bir sevinç ve mutluluğa kavuşacağımızı öğretiyor.
Oruç ibadetinin bizlere bahşettiği pek çok güzellikle birlikte bizde inşa etmeyi hedeflediği temel özellik takvanın diğer bir adı olan sorumluluk duygusudur. Allah Teâlâ, Ramazan ayında oruç tutmamızı emretmekle bizlerden takva derecemizi yükseltmemizi arzu etmiştir. Allah katında üstünlüğün belirleyici özelliği olan bu kavram, semantiğinden de anlaşıldığı üzere, mesuliyeti de ihtiva etmektedir. O yüzden mümin kişinin sorumlu davranan bir insan olduğunu açık yüreklilikle söyleyebiliriz. Hakikî Müslüman, sadece kendisiyle ilgili değil, yakın ve uzak çevresine, ailesine, toplumuna, vatanına, canlı ve cansız varlıklarıyla bütün dünyaya karşı sorumluluğunun bilincinde olan kimsedir.
Ortodoks Kilisesi 26 Ekim’de en büyük Hristiyan şehitlerinden biri olarak kabul ettiği Selanikli Aziz Dimitrios’u anıyor. Ülkemizde Aziz Dimitrios’un adı 13. yy’da Tırnovgrad’da Bizans’a karşı ayaklanması soncu İkinci Bulgar Çarlığının kuran Asen ve..
İnsan, Cenab-ı Allah tarafından yaratılmıştır. Bu yaratılışın ilk faslı ruhlar aleminde, elest bezminde gerçekleşmiş, ikinci faslı cennette yaşanmıştır. Devamı ise dünyada yaşanmaktadır. Varlığını yeryüzünde sürdüren insanın genetiğinde yaratılış..
İslâm dini insanın bütün hayatını kuşatan itikadî, fıkhî ve ahlâkî normlar bütünüdür. Hatta İslâm dinî sadece dünya hayatıyla sınırlı olmayıp dünya ötesi, ahiret hayatı ile ilgili konulara da taalluk etmektedir. İnsan, ömrü boyunca her an bir şeyler..