1988 yılından bu yana Bulgaristan’da 26 Haziran Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü olarak kaydedilmektedir. Ancak tarihimizde öyle dönemler var ki, devlet halkı afyon üretmeye teşvik etmiştir.
Haşhaş ekimi daha Osmanlı İmparatorluğu’ndan beri ekonomik hayatın bir parçası olmuştur. Kurtuluş’un (1878) ardından yeni devlet politikası başlatıldı ve bu politika zamanla halkın geçimi ve hazinenin dövizle doldurulması için son derece önemli hale geldi.
“Bulgarlar ve afyon. Üretim ve Ticaret. 1879-1944” başlıklı geniş çaplı araştırmanın yazarı, Yeni Bulgar Üniversitesi’nde Baş Asistan Dr. Dimitır Gyudurov o dönemle ilgili şunları paylaştı:
“O zamanlarda bağımsız Bulgar devleti tarıma yönelik çalışmalar yürütmekteydi. 1883 yılında Maliye Bakanlığı afyon üretmeye karar verdi ve hatta üreticileri teşvik etmek amaçlı, tarımsal sergilerde kaliteli afyon ödülüne laik görülen üreticilere 5 bin leva ödül verilmekteydi.”
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki ekonomik kriz, nüfusun bir kısmını, bu topraklar için geleneksel olmayan, ancak iyi kar getiren yeni bir tarımsal ürüne yönlendirdi. İnsanlar Hint keneviri ve ondan esrar elde edilmesine odaklandı. Spekülasyonların da arttığını şu sözleri ile anlattı Gyudurov:
“Bulgarlar yasa dışı ticarete yatkınlar. Bu halk, kendisine yabancı olan Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçasıydı ve kanunlara uymamaya, üretimi gizlemeye, vergi kaçırmaya alışkındı. Ortaya Bulgar devleti çıkınca, halk vergi ödememek ve karını arttırmak için yasadışı yollardan tütün, afyon, ipek kozası, gül yağı satmaya devam etti” dedi araştırmacı.
Bu dönemde, kaçakçılar mallarını ağırlıklı olarak Karadeniz üzerinden gemilerle, Burgas ve Varna limanlarını kullanarak taşıdılar. Kar devasa boyutlardaydı. Uyuşturucu kilogram başına 400 levaya sarın alınır, Mısır’da 35-40 bin levaya satılırdı. Karşılaştırma yapmak amaçlı o dönemde Başbakan’ın aylık maaşının 6 bin leva olduğunu belirtelim.
İlginçtir ki, o zamanlarda Avrupa ve Kuzey Amerika’da görüldüğü üzere Bulgaristan’da organize suç ve yeraltı dünyası yaratılmadı. Bunun nedeni, nüfusun köylerde yoğunlaşmış olması ve şehirlerde çok fazla insanın olmaması ile açıklanabilir. Geçen yüzyılın başlarında ülkemizdeki suç grupları, görev ve yetkinin kötüye kullanılmasının sonucu ortaya çıkmıştır. Konuyla ilgili Dr. Gyudurov şunları söyledi:
“Bulgar suç gruplarını diğerlerinden ayıran şey, kısa süre için bir araya gelmeleri, suç işlemeleri ve farklı suç türlerini tekrarlamamaları. Bir yıl sahte sigara kar getirirken, diğer yıl ipek kozaları, afyon, morfin, eroin, esrar kaçakçılığı kar getiriyor. Suçlular, belirli suç türleri için kardan aslan payını alan polis şefleri ve yargıçlar gibi yüksek mevkilerde memurları ayarlıyor”.
O dönemde Bulgaristan’da üretilen yüksek kaliteli afyona rağmen, uyuşturucu bağımlılığı sosyal ve kültürel açıdan yaygın bir şey değildi. 1935 yılında sağlık kuruluşları raporuna göre ülkede morfin kullanan 8, kokain kullanan ise 1 kişinin olduğunu gösteriyor. Bulgarlar arasında o zamanlarda yaygın olan anlayış uyuşturucunun kullanım için değil, satış için olduğu yönündeydi.
20. yüzyılın 30’lu yıllarında, Avrupa uyuşturucu üretimine ve dağıtımına karşı katı önlemler aldı ve yasadışı gruplar faaliyet merkezlerini, aralarında Bulgaristan olmak üzere farklı noktalara kaydırdı. Dünya afyon üretimin oranının sadece yüzde birinin ülkemizde olmasına rağmen, Bulgaristan mevzuat açısından kaçakçılar için tam bir çekim merkezi, çünkü herhangi bir cezai kovuşturma yok, düşük para cezaları var ve suçluların iade edilmesi için anlaşmalar yok.
“Bulgaristan uyuşturucu dağıtım merkezi olmakla suçlanıyor, ancak asıl olan uluslararası kaçakçıların bir araya gelip, uyuşturucu kanallarının özgürce tartışıldığı bir yer haline geliyor. Bu sorun, fiziksel güç kullanan polis tarafından çözülüyor” diye anlattı Dimitır Gyudurov.
Bulgaristan’da günümüze dek, yıllardır yasadışı uyuşturucu üretimi ve dağıtımına ilişkin mücadele devam etmektedir.
Foto: özel arşiv, EPA/BGNES
Çeviri: Bedriye Haliz
Her ne denli yaşarsa bir kişi, Âkıbet ölmektir onun işi... Böyle özetleyip sonuca bağlıyor şair insanın dünya hayatını. Ve insan, istese de istemese de bu hakikatle bir gün muhakkak yüzleşiyor. Bu büyük hakikatle yüzleşmeyi ve sonrasını şair Yayhya Kemal..
20 Temmuz’da, yazın en sıcak günlerinde Ortodoks Kilisesi Eski Ahit peygamberi İlyas’ı anıyor. Eski zamanlardan beri onuruna kutlama ayinlerinin yapıldığı adına inşa edilen çok sayıdaki kiliseler Halkın İlyas peygambere duyduğu sevgi ve saygının..
Fizik ötesi ile doğru bir biçimde bağ kurma imkânı veren insanlığa gönderilmiş son ilâhî kaynaklı mesajlar bütünü olma özelliğine sahip Kur’ân-ı Kerim’de bizzat Cenâb-ı Allah, “Bana dua edin, size icabet edeyim; benden isteyin ki, size ihtiyacınız olanı..
En önemli sabit sonbahar Hristiyan bayramlarından biri Baş Melek Mikail ve büyük melekler Cebrail, Rafael (İsrafil) Uriel, Salatiel, Yehudiel ve..
Vedat Ahmet bu hafta "Cuma öğleden sonra" programında "Yetimlere Destek Haftasını" tanıttı, yetimlere verilecek yardımın, yetim çocukların eğitimine..