Adı 16 yüzyıldan kalma tarih kaynaklarında Alfatar, Ahlatar ve hatta İflatar olarak geçer. Bu yerleşim yerinin kültürel tarihi mirasının bir kısmı günümüzde de korunmakta. Farklı dönemlerden kalma binalar ve yapıtlar ise hem araştırmacıların hem de turistlerin ilgisini çekiyor.
Şimdiki Alfatar şehri yakınlarında Roma-Bizans döneminden kalma dört ve iki de Ortaçağ’dan kalma Bulgar kalesi var.
Prof. Georgi Atanasov’a göre, Tsar Asen köyü yakınlarında ise Birinci Bulgar Çarlığı döneminden kalma kale zamanında 45 dekarlık bir alanı kaplıyor, şehir altyapısı ve 4 kilisesi ve bir de hisar bulunuyormuş.Prof. Georgi Atanasov şöyle konuştu:
“Burada Glagolitsa alfabesinde Manasiy İnok tarafından yazılan çok etkileyici bir yazıya rastlandı. Bunun dışında çok sayısıda nekropol, Roma ve Ortaçağ döneminden yerleşim yeri kalıntıları da çok etkileyici. Ancak ziyaretçilerin görebileceği Traklar ve Romalılar’dan kalma Kutlyovitsa köyü yakınlarındaki taş tapınak.
Alfatar belediyesi üzerinden Kangöl ve Küçük Kanagöl nehirleri geçer. Tam da burada son derece etkileyici doğa fenomenleri arasında Kutlyovitsa köyü yakınlarındaki tapınak bulunmakta.”
Kanagöl’deki taş manastırlar yaklaşık 50. Bunların 9. yüzyılın sonları 10. yüzyılın başlarından kalma olduğu bilinmekte. Prof. Atanasov, bunların 11. Yüzyılda terkedildiğini söyledi ve şöyle devam etti:
“Alfatar yakınlarında iki kaya manastıra giden yolu işaretleyen tabelalar var. Bunlar Suhata reka diye bilinen yere götürüyor ve manastırları da burada görmek mümkün. Kiliselerden biri çok büyük ve hatta tamamlanmamış, çünkü büyük ihtimal zamanında Peçeneklerin akını başlayınca bu Ortaçağ manastırlarında yaşayan rahipler bölgeyi terketmiş.
Ziyaretçiler, 10.yüzyıla özgü otantik orijinal bir iç ve dış düzenlemeyi burada görebilir. Ayrıca bu döneme ain onlarca duvar resmi ve sembol de görülebilir. Tsar Asen köyü yakınlarında genellikle rahipler tarafından yapılan birçok kaya manastırları varmış.”
Fakat şimdiki Alfatar şehrini kuran halkın bir kısmı Rus-Osmanlı savaşı döneminde yaşadığı yeri terkediyor ve şimdi günümüzde bu halkın Ukrayna’da yaşadığını anlattı Prof. Atanasov. Günümüzde Alfatar halkı için şehrin amblem görevini ise “Sveta Troitsa” görmekte.
Kırım savaşı dönemindeki çalkantılı zamanlar ve ozamanlar yaygın olan veba salgını halkın hem manevi hem de fiziki olarak güçlenmesine yol açıyor. Bunun izlerini günümüzde de görmek mümkün:
Prof. Atanasov şöyle paylaştı:“Alfatar yerleşim yerinin dört köşesine de hastalığın kötü güçlerini uzaklaştırmak için büyük taş haçlar yerleştiriliyor. Bunun dışında köy dikenli bir duvar ve önünde de hendek ile çevreleniyor, sebep yine veba hastalığını Alfatar’dan uzaklaştırma çabası. Bu haçları ve duvarın bir kısmını günümüzde de görmek mümkün.”
Bazı kaynaklara göre, Alfatar “Altın kapı” veya Dobruca’dan Osmanlı İmparatorluğunun iç kesimlerine açılan bir kapı anlamına gelmekte.
Prof. Atanasov’un görüşüne göre, son versiyon en gerçekçi görünüyor, çünkü Vlad Tsepeş ve Osmanlı askerleri arasınaki çatışmalardan dolayı Tuna nehri kıyısındaki Vetren, Srebırna ve Popina köyleri halkı o dönemde güney kesimlere şimdiki Alfatar topraklarına göç ettiler.
Söyleşi: BNR’nin Silistra muhabiri Nezabravka Kirova
Bulgaristan Radyosu’na uyarlayan: Veneta Nikolova
Çeviri: Özlem Tefikova
Foto: Nezabravka Kirova, BTA- arşivOrtodoks Kilisesi, İsa Mesih’in doğumu beklentisiyle, bugünkü ayinlere kapılarını açıyor. BNR’ye konuşan Vratsa Metropoliti Grigoriy, “Bizim ve kurtuluşumuz için gökten inen Tanrı'nın Oğlu'nu karşılamak için, kutsal ilahi törenlerde İsa..
Noel arifesi (Bıdni veçer), geleceğe umutla baktığımız aile bayramlarından biridir. Geçmiş ve gelecek arasındaki sınırda Ortodoks Bulgarlar, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar gelecek günleri karşılamak için bir araya geliyorlar. Gelenek üzere yemek..
Eskiden Küçük Noel veya “Neyadka” (Yemek yemeyen) olarak da adlandırılan Noel Arifesi , bir sonraki yılın tamamını etkileme gücünü taşıyan karanlık, korkutucu bir dönemin parçası olarak kabul edilirdi. Bu nedenle Noel'den..