Angel Karaliyçev’i “sihirli dünyalar ustası” olarak adlandırıyorlar. Onun çocuk hikayeleri büyüklerin gözlerinde de gözyaşı akıtıyorlar. Sözlerle resimler çiziyor, iyilik, insanlık, doğal güzellik ve sıcaklık atmosferini kelimelerle süslüyor.
Nesiller boyu Bulgar, Angel Karaliyçev’in masallarıyla büyüdü. Onun yapıtları klasik eserlere dönüştü, temel insani değerleri, ahlak kuralları dayatmadan insanlara sunan sade bir uslubu var. “Mayçina sılza”, “Anne gözyaşı” adlı masalı duymayan yoktur ülkede. Soğukta aç, susuz kalan kırlangıç yavrusunu doyurmak ve ısıtmak için binlerce kilometre uçan anne kırlangıcın hikayesi hala gözleri yaşartıyor. “Jitenata pitka- “Buğday çöreği” adlı masalda ise çörek gider, son olarak doğduğu yeri görmek ister.
”Vanü ve Kuneto buğulanmış pencereden gözleri dışarı diktiler. Geniş, beyaz yolu gördüler. Havadan bir metre , insan boyu kadar yüksek kar yığılmış. Ağaçları yığmış, küçük evlerin üzerine, ormanlara kar yığılmış. Tarlada çok korkunç ve soğuk. Karın üstünde büyük kurt sürüleri geziyor, bacaların tütediği köye doğru bakıyor, dişlerini bileyip, uğulduyorlar. Kimse oraya gitmeye cesaret edemiyor. O ise, sıradan küçücük bir çörek, ateşten çıkmış, başı sıcak, korlardan kafasını serpiştirmiş çörek, yuvarlanıp, ta oralara, doğduğu yerlere gitmiş. Haydeee! Tarlayı dolanmaya gidiyor…”
Angel Karaliyçev’in masal kahramanları işte böyledir- akılda kalır, bugün de gözlerimiz önünde canlı, onların ortaya çıkışından onlarca yıl geçmesine rağmen, bize hala o kadar yakın kalan hikayeleri. Yazarın sanat çalışmaları masallar, hikayeler, seyahatler ve çocuk öyküleri içerir. En ünlü kitaplarından “Masal dünyası” IBBY Uluslararası Çocuk Kitapları Kurulu’nun Andersen nişanını kazandırır. Karaliyçev, “Hans Christian Andersen” Onur Defterine de adını yazdırmış bir usta.
Mayıs 1966’da radyoda yazdığı bir radyo piyesinde yazar annesi Rada’yı anlatıyor. Annesinin okuma yazması yokmuş, fakat çok halk şarkısı bildiğini ve evde onları “yumuşak sesle ve sıcak” çalıdığını anlatıyor. Angel Karaliyçev, hayatında aldığı ilk övgüyü de hatırlıyor. Bulgar dili öğretmeni, serbest bir konu denemesinde yazdığı köydeşlerinin Birinci Dünya Savaşındaki çilesi ve hüznünü öyle iyi anlattığı için övgüler aldığını hatırlıyor.
Yazar bu denemesine “ilk yazarlık adımım” diyor ve ardından öğretmenin onu evine davet ettiğini, kitaplar verdiğini, zengin kütüphanesini ona açtığını anlatıyor. O kitaplardan biri de "Andersen kitapları” olur ve onu derinden etkiler.
Derleyen: Sevda Dükkancı
Orhan Kemal’in doğumunun 110. yılında onu BNR “Altın arşivinden” bir eserinin radio piyesiyle anacağız. 1968 yılında Sofya Radyosu’nun stüdyolarında yazılan eser, bugün de muhafaza ediliyor ve adeta yayınlarımızın tarihçesine de ışık tutuyor...
10 ila 13 Eylül tarihleri arasında Paris’te düzenlenen Bulgar Sineması Festivali Sofya’da devam edecek. Başkentteki Fransız Kültür Enstitüsü, yıllar içerisinde festival seçkisinde yer alan filmleri ülkemizdeki Frankofon izleyicilere sunacak...
Gazeteci Milena Milotinova’nın, Yurtdışı Bulgarlar Ajansı’nın kuruluşunun 30. yıldönümüne ithaf edilen “ Diğer Bulgarstan’ın Kalbi ” başlıklı belgesel filminin galası Sofya’daki Merkezi Askeri Kulüp’te yapıldı. Filmde, Ajansın bugüne..
Bulgaristan’ın güneydoğusunda yer alan Debelt köyüne yakın Deultum Roma kolonisinin güney nekropolisinde son derece nadir ve değerli bir cam şişe..