1877-1878 Osmanlı- Rus savaşından otuz yıl sonra, 22 Eylül 1908'de Bulgaristan, Osmanlı İmparatorluğu'ndan bağımsızlığını ilan etti.
Fakat Bulgarların hayalini kurduğu bağımsızlık, hemen gerçekleşmedi, çünkü savaşı sona erdiren ve Bulgaristan topraklarının sınırlarını belirleyen 19 Şubat 1878 San Stefano (Ayastefanos) Antlaşması geçici nitelikteydi.
Bulgarların kaderi, birkaç ay sonra 13 Temmuz'da Berlin'de belirlendi. Büyük Güçler, çoğunlukla Bulgarların yaşadığı toprakları bölen bir anlaşma imzaladı.
Kuzey Bulgaristan'da Türkiye'nin vassalı olan Bulgaristan Prensliği, Stara Planina/Sıra Dağlarının güneyinde Doğu Rumeli Özerk Bölgesi kurulurken Trakya ve Makedonya'da Bulgarların yaşadığı toprakların geniş bir bölümü, doğrudan Sultanın yetkisine bırakıldı.
Böylece ulusal birleşme ve bağımsızlık mücadelesi, kuruluşunun ilk on yıllarında genç Bulgaristan devletinin ana hedefi haline geldi.6 Eylül 1885 tarihinde gerçekleşen Bulgaristan Prensliği ile Doğu Rumeli'nin Birleşmesi bu yöndeki ilk adım oldu.
Bir sonraki adım, Osmanlı İmparatorluğu'ndan tam bağımsızlığın ilanı ise 1908 yılına kadar beklemek zorunda kaldı.
Bulgaristan,uluslararası ve yurt içinde dezavantajlı bir konumda idi, yasal olarak hâlâ Bab-ı Ali'ya bağımlı ve bir dizi kısıtlamayla karşı karşıya idi. Özgür olmasına rağmen, Balkanlar'da henüz tam bağımsızlığını kazanamayan tek ülke olmaya devam etti. Bağımsızlığı ilan etme girişimleri, defalarca düşünüldü, ancak dış siyasi durum ülkenin geleceği için bu önemli eyleme uygun hale ancak 1908'de geldi. Osmanlı İmparatorluğu'nda imparatorluğun dikkatinin tamamen odaklandığı sözüm ona Jön Türk Devrimi patlak verdi. İşte o zaman Avusturya-Macaristan, Berlin Antlaşması'nı ilk bozan ülke oldu ve iki eski Osmanlı vilayeti Bosna ve Hersek'i ilhak etmeye karar verdi.
Aynı zamanda, Osmanlı İmparatorluğu'nun vasal topraklarında da faaliyet gösteren Batılı bir imtiyaz şirketi olan Şark Demiryollarında da grev patlak verdi. O zamanki Türk rejiminin genel bir zayıflığı ortaya çıktı ve genç Bulgar diplomasisi bu durumdan yararlanmayı ihmal etmedi. Aleksander Malinov başkanlığındaki hükümet, Bulgaristan Prensi Ferdinand'ı Bulgaristan'ın bağımsızlığını ilan etmeye ikna etti.
Bu ciddi etkinliğin mekanı olarak payitaht Tırnovo seçildi. 22 Eylül 1908'de "Bulgarların Çarı" ilan edilen Prens, daha sonra tarihi Tsarevets kalesindeki "Kutsal Kırk Şehitler" Kilisesinde halka okunan bir manifestoyla Bulgaristan'ın bağımsızlığını ilan etti. Bu adımla pratikte Osmanlı Devleti ile olan son vassal bağlar da reddedilmiş oldu.
Bulgaristan Ulusal Radyosu BNR’nin Altın Fonu’nda, bağımsızlığı ilan eden manifestoyu okumak için Ferdinand’ı canlandıran Veliko Tarnovo tiyatro oyuncusu Sava Dimitrov'un kaydı korunuyor. Manifesto’da şu ifadeler yer alıyor:
22.09.23 Манифест независимост"... Devletin ihtiyaçlarını ve halkın arzusunu karşılamak için Yüce Tanrı'ın lütfuyla, 6 Eylül 1885'te birleşen Bulgaristan'ı bağımsız bir Bulgar Çarlığı ilan ediyorum ve halkımla birlikte, bu eylemimin Büyük Güçler’in onayını ve tüm aydınlanmış dünyanın sempatisini kazanacağından derinden inanıyorum. Yaşasın özgür ve bağımsız Bulgaristan! Yaşasın Bulgar halkı!”
Tırnovo'da görkemli bir şekilde ilan edilen Bulgaristan'ın bağımsızlığı, aynı gün ülkenin her yerinde kutlandı.
Bağımsızlık Marşı'nın ilk kez çalındığı Karadeniz şehri Burgas'daki bayram özellikle anlamlıdır.
Marş, 24. Karadeniz Piyade Alayı bando şefi Georgi Şagunov'un imzasını taşıdı, ancak marş uzun yıllar unutuldu. Bestecinin arşivlerinde bulunan eser, yeni yüzyılın başında yeniden hayata döndürüldü.
Bağımszılık Marşı
Bulgaristan'ın bağımsızlığının tanınması uzun bir süreçtir ve Kurtuluş sonrası tüm Bulgaristan hükümetleri bunun için çaba sarfetti.
Karmaşık müzakerelerin ardından 6 Nisan 1909'da Bulgaristan'ın bağımsızlığı Bab-ı Ali tarafından resmen tanındı. Böylece ülkemiz, tam eşit haklara sahip bir devleti haline geldi ve Kurtuluş’tan 30 yıl sonra Avrupa haritasında yeniden yerini aldı.
Yakın tarihimizde 22 Eylül, 10 Eylül 1998 tarihli Halk Meclisi kararıyla resmi tatil ilan edildi.
Editör: Desislava Semkovska
Türkçesi: Şevkiye Çakır
Foto: BTA, BGNES, gabrovo.bg, bg.wikipedia.org, arşiv
Her ne denli yaşarsa bir kişi, Âkıbet ölmektir onun işi... Böyle özetleyip sonuca bağlıyor şair insanın dünya hayatını. Ve insan, istese de istemese de bu hakikatle bir gün muhakkak yüzleşiyor. Bu büyük hakikatle yüzleşmeyi ve sonrasını şair Yayhya Kemal..
20 Temmuz’da, yazın en sıcak günlerinde Ortodoks Kilisesi Eski Ahit peygamberi İlyas’ı anıyor. Eski zamanlardan beri onuruna kutlama ayinlerinin yapıldığı adına inşa edilen çok sayıdaki kiliseler Halkın İlyas peygambere duyduğu sevgi ve saygının..
Fizik ötesi ile doğru bir biçimde bağ kurma imkânı veren insanlığa gönderilmiş son ilâhî kaynaklı mesajlar bütünü olma özelliğine sahip Kur’ân-ı Kerim’de bizzat Cenâb-ı Allah, “Bana dua edin, size icabet edeyim; benden isteyin ki, size ihtiyacınız olanı..
En önemli sabit sonbahar Hristiyan bayramlarından biri Baş Melek Mikail ve büyük melekler Cebrail, Rafael (İsrafil) Uriel, Salatiel, Yehudiel ve..
Vedat Ahmet bu hafta "Cuma öğleden sonra" programında "Yetimlere Destek Haftasını" tanıttı, yetimlere verilecek yardımın, yetim çocukların eğitimine..