Dr. Aylin Feyzullova -Sopadzhieva, Sofya Tıp Üniversitesi’nden birincilik ile mezun oldu. Doktor ailesinde yetişti, şu anda Sofya’da "Endokrinoloji" bölümününde uzmanlık eğitimine devam ediyor.
"Gençlik Programı"na konuk olan Aylin ile üniversitelerde akademik yılın başında özel ve meslek hayatı arasındaki denge, eğitim, ilham, başarıyı konuştuk.
Мeslek ile ilgili ilk izlenimlerini şöyle paylaştı:“Daha çocukluğumdan beri bu mesleğin nekadar “asil” bir meslek olduğunu ve nekadar büyük anlam dolu olduğuna şahit oldum. Ailemin büyük bölümü doktor, onların hastalarının gözlerinde şükranı gördüm, hastaları ile birçok konuşmalara şahit oldum. Daha ozamandan beri benim hayatımda büyük hayalim doktor olmaktı”.
Genç doktor, zamanı iyi değerlendirmeyi hayatında prensip edindiğini söyledi. Günlük planlarına dakikasıyla uyuyor, verimli zaman geçiriyor. Dinlenmek ve eğlenmek için canlı irtibata, arkadaşlarıyla buluşmaya, seyahat etmeye, spora, danslara odaklanıyor.
Sofya Tıp Üniversitesi’nden birincilikle mezun olan genç doktor ayrıca üstün başarı için takdim edilen “Altın Hipokrat” ödülünün sahibi. Sizi ne motive etti? sorusu üzerine şu cevabı verdi:
“Beni motive eden tam da bu büyük hayalimdi, tıp bölümünü bitirmek ve bunu mümkün olan en iyi şekilde yapmak”.
Dr. Aylin Feyzullova’nın tıp bölümündeki eğitimi aslında uzun zamandan beri insanların yaşamadığı olağanüstü bir salgın ile eşzamana denk geldi. Covid-19 pandemisinden dolayı iki yıldan fazla süren olağanüstü epidemiyolojik durum ve zaman zaman lockdown uygulamaları herkesi çok etkiledi, ancak tıp öğrencilerine oldukça büyük zorluklar yaşattı. Eğitiminizin neredeyse yarısı locdown ve olağanüstü epidemiyolojik durum koşullarında geçti. Bu yönde nasıl zorluklar oldu? sorusu üzerine şunları anlattı:
“Evet, zordu, ancak yarısı değil, eğitim süresinin üçte biriydi. Beş yıl eğitim görüyoruz, bir yıl ise staj yapıyoruz, toplamda altı yıl oluyor. Bende aslında eğitimimin iki yılı pandemi döneminde geçti. Fakat sanki bu bilgilerimizi çok etkilemedi, çünkü önceki yıllarda hocalarımız bizi çok iyi eğitmişti, biz onların bilimsel ve pratik tecrübesinden çok şey almıştık. O nedenle bu iki yıl, online eğitimde geçse de, artık yaz döneminde staj yapma iznimiz vardı. Tek sözle, stajlarda eksileri telafi edebildik.”
Her genç doktorun önündeki zorluklar, meydan okumalar uzmanlık eğitimine başlama kararı almasıyla başlıyor aslında.
Altı yıllık eğitimin ardından altı devlet sınavından geçtikten sonra artık kişi doktordur. Ancak uzmanlık almak isteyenlerin önündeki zorluklar oldukça büyük. Devlet sadece belirli alanlarda doktorların eğitimi için finansman sağlıyor. Genelde bunlar sağlık sisteminde doktor yetersizliği yaşanan bölümler oluyor. Ve bu bölümlerden birinde uzmanlık almak isteyen genç doktorlar önce eğitim görecekleri hastaneyi bulma, sonra eğitimini finanse etme gibi birçok meydan okuma ile karşı karşıya kalıyor yine.
Dr. Aylin Feyzullova şunları anlattı:
“Birçok meslektaşım gibi ben de yaklaşık 6 ay şu anda uzmanlık eğitimi gördüğüm bölümde gönüllü olarak çalıştım. Hatta bazı arkadaşlarımın daha uzun süre gönüllü olarak çalıştığını biliyorum. Bu sebeple birçok genç doktor uzmanlık eğitiminde çalışırken maaş almıyor. Bu da sözüm ona “üçlü sözleşmeler” sayesinde gerçekleşiyor. Nasıl oluyor? Uzmanlık eğitimi gören doktor iki yerde çalışıyor, biri uzmanlık eğitiminin sürdüğü hastane, diğeri de başka bir sağlık merkezi ve maaşını da bu sağlık merkezi ödüyor”.
Peki hastanenin teknik imkanları geniş olması veya imkan olmaması genç bir doktorun eğitimini nekadar etkileyebilir? sorusuna şu cevabı verdi:
“Bu belirli hastanelerde çalışan uzman doktorların büyük tecrübesi ve bilgisi ile telafi edilebilir. Evet, Bulgaristan’da genel olarak teknik teçhizat bakımından Batı Avrupa’ya kıyasla daha gerideyiz. Bunu ben de stajlarım esnasında gördüm. Ancak burada Bulgaristan’da gördüğüm ise doktorlarımız çok iyi ve iyi bir teknik aracın eksikliği doktor tarafından telafi edilebilir. Yani hissettirilmiyor. Tabi ki, Bulgaristan da her bir hastaneye en iyi şekilde teknik araçlar sağlama yönünde yürümeli. Ancak en önemlisi geçmişte olduğu gibi şimdi de doktorların mesleğine adanmaları ve en çok da bilgilerine, tecrübelerine güvenmeleri. İnsan faktörü önemli. Bizim mesleğimizde en önemlisi insan faktörü.”
Dr. Feyzullova’ya göre, doktor ve hasta arasındaki güven çok önemli ve özel birşey:
“Daha ilk iş günümde bunu hissetmeye başladım. Gerçekten güven bir hastanın tedavisinde en önemli öğe. Çünkü hastanın doktoruna güvendiği zaman, o kendisine verilen bütün tavsiyelere uymaya hazır. Ve bir doktor hem tıbbi konularda yeretli hem de empati duyma konusunda yeterli olursa bu en güzeli.”
Genelde bazı insanlar genç doktorlara “acemidir” düşüncesiyle güvenmezler. Ancak bu genç doktorlar uzman doktorların gözetiminde çalışıyor ve bilgileri sayesinde hastalarla daha fazla vakit geçirebiliyor, onları dinleyip, daha geniş çaplı tavsiyeler verebiliyor.
Genç doktor İtalya, İspanya, Polonya ve Rusya’da stajlarda bulunmasına rağmen kesinlikle Bulgaristan’da kalmayı tercih ediyor. Ardı ardına gelen zorluklar ve meydan okumalara rağmen bu yönde karar almanızı ne motive etti? Sorusuna şu cevabı verdi:
“Faktörler çok. En büyükleri ise Bulgaristan’ın bana eğitim vermiş olması ve ben de ülkem sadık kalıyorum. Bulgaristan’daki hastaların bize ihtiyacı olduğunu düşünüyorum, çünkü bizler burada eğitim gördük ve hocalarımızdan en iyi tecrübeyi aldık. Şimdi de bize verilen için teşekkür etme zamanı.Diğer faktör de büyük bölümün doktor olduğu ailem. Onlar her zaman burada çalışmış. Onların da yurtdışında birçok staj, konferans ve kongrelere katılmalarına rağmen hiçbir zaman yurtdışında çalışma düşüncesi gündemlerinde yer almamış. Onlara Bulgaristan’daki hastalara yardım etmeyi seçmiş. Daha başından beri ben hiç tereddüt etmedim, burada elimden gelenin en iyisini yapabileceğini biliyorum ve Bulgaristan’daki hastalar bunu hakediyor.”
Son olarak gençlere şu mesajını da iletiyor Dr. Aylin Feyzullova:
“Bütün gençlere çağrım, hayallerinin peşinden gitmeleri. Hem meslek hem de özel hayatları ile ilgilenmeleri. Bu ikisinin el ele gitmesi güzel. Çünkü her bir gün paha biçilmez ve bizler iyi insan olmalıyız. Yakınlarımıza iyi davranmalıyız. Bazen en çok da onlara iyi davranmayı unutuyoruz. Her bir günümüzü onurla yaşadığımızdan emin olmalıyız. Zorluklar önünde yılmayalım, bilelim ki gençken her bir zor gün veya gecenin verdiği “acıdan” silkinme kabiliyetimiz daha büyük. Bunu bilmekte fayda var. Şu anda birçok kişi depresif durumlarla karşı karşıya. Ben kendimize inanır ve zorluklara değdiğini bilirsek, yakınlarımıza iyi davranırsak onların da bizim yanımızda olacağına ve böyle durumlardan daha kolay sıyrılabileceğimize inanıyorum”.
Dr. Aylin Feyzullova bundan haftalar önce hayatında büyük bir adım daha attı. Hayat arkadaşı olarak seçtiği kişi ile nikah masasına oturarak “Evet” dediler. Düğün ise sembolik bir tarihte Bulgaristan’ın Birleşme Bayramı’nın kutlandığı 6 Eylül’degerçekleşti.
Röportaj: Özlem Tefikova
Edirne Trakya Üniversitesi (TÜ) Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Yıldırım, 1878’den günümüze kadar Bulgaristan'dan Türkiye’ye göçler konusundaki çalışmasını BNR Türkçe Yayınlar Bölümünde “Sizden bize, Bizden size” programında..
Dağlarında, ormanlarında, meralarında yetişen bir birbirinden farklı ağaç, çiçek ve şifalı bitkiler sayesinde Avrupa’da en kaliteli ve çeşitli arı balı türlerine sahip ülkemiz Bulgaristan’da farklı bölgelerden farklı nesillerden..
İki kez Avrupa şampiyonu olan, Bulgaristan'a üç dünya madalyası kazandıran güreşçi Efrahim Kamberov ile Naim Süleymanoğlu'nu konuştuk. Kamberov, Naim ile hem spor sahalarında, hem hayatta yakın dostlukla bağlıydı. Bir şampiyondan bir şampiyonu..
Edirne Trakya Üniversitesi (TÜ) Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Yıldırım, 1878’den günümüze kadar Bulgaristan'dan Türkiye’ye..