Bulgaristan’ın Antarktika’da üssü 1988 yılında kuruldu, 1993 yılından beri cumhurbaşkanı Jelyu Jelev’in kararnamesiyle Az. Kliment Ohridski adını taşıyor O zamandan bu yana Livingston adasında bulunan üste, Bulgar araştırmacıları jeoloji, jeofizik, fizik, meteoroloji, haritacılık, zoobiyoloji, botanik, ekoloji ve tıp alanlarında çok sayıda deneyler gerçekleştiriyorlar.
Bu yılın Kasım ayında 33. Ulusal Antarktika Bilim Seferinin Antarktika’ya varması bekleniyor. Seferde yer alan ekibin görevlerinden biri jeolojik, biyolojik, ve genel çok amaçlı salonun yanı sıra depo, teknik odası ve dinlenme odalarına sahip olacak yeni laboratuvar bloğunun inşaat çalışmaları ile ilgilidir.
Dünyanın bu en ücra ve temiz yerinde nelerin başarıldığını görünce insan, bu kahramanlara saygı ve hürmet duyuyor ve kuvvetle ihtimal birden fazla kez “buraya kadar nasıl gelindi” diye soruyor.
“Sınırın ötesinde” filminin yönetmeni Elenko Kasaliyski 31. Antarktika seferinin bir parçasıdır ve filmde, üssün nasıl değiştiğini ve Bulgar araştırmacıların üsteki yaşamını anlatıyor.
Elenko Kasaliyski, Antarktika’da yalnız çalıştığını paylaşıyor, orada her şeyi - çekim, ses, ışıklandırmayı tek başına yaptığını söylüyor. Ardından “çok değerli insanlardan oluşan küçük bir ekip” ona yardım ediyor.
Kasaliyski, Antarktida’ya gitme fırsatını BNT’ de yayınlanan “Cins” programının çekimleri sırasında tanıştığı Bulgar Antarktika Enstitüsü Başkanı Prof. Hristo Pimpirev’e borçludur.
Elenko Kasaliyski şunları belirtti:“Geçmişte Antarktika’ya giden tüm kişilerin soyları ile ilgili film çekildiği ortaya çıktı. Bunlar Boyan Biolçev, Nikolay Tsankov, Hristo Mihaylovski gibi profesörler. Prof. Pimpirev ile konuşmamızdan birkaç yıl sonra, yola çıkmaya karar verdiğimizde, hepsi bana yardımcı oldular.
Buzul Kıtaya giden yolda bir gün nasıl geçiyor?
Elenko Kasaliyski anlatıyor:
"Antarktika son derece uzun olan yolculuğumuzun hedefi ve oraya varana kadar her gün aynı geçiyor. Çok küçük bir grup insan, uzun saatler boyunca çeşitli bilim araştırmalara paralel olarak ağır fiziksel çaba sarf ediyorlar. Doğa sana karşıdır, hava koşullarının da olduğu gibidir. Orada soğuk, Drake geçidinde kesişen Pasifik ve Atlantik okyanuslardan gelen rüzgar venem kadar sorun değildir. Tek kelime ile – orada doğanın sana verdiği çalışma fırsatları için şükretmeyi öğrendiğin yerdir.
Yapımcının sözlerine göre “Sınırın ötesinde” filminin süresi bir buçuk saattir, televizyondan yayınlanabilir, ancak kalitesi büyük ekrana daha uygundur. Filmin konusu bize aşılamaz olduğunu düşündüğümü tüm engellerin gerekli çabayı gösterdiğimiz müddetçe aşılabileceğini gösteriyor.
“Sınırın ötesinde” filmi Eylül ayında birkaç büyük festivalde gösterilecek ve ardından sinema salonlarında vizyona girecek.
Kasaliyski ayrıca şu anda üzerinde çalıştığı diğer filmle ilgili ayrıntıları da açıkladı. Bu film, Sozopol ve Sveti İvan adası arasında Karadeniz’in dibinde bulunan büyük tufanda oluşan bir kaya fenomenini anlatıyor. 7 500 seneden daha uzun bir süre önce olduğu düşünülüyor. “Tufan ve taşlanmış orman” filmi üzerindeki çalışmaların devam ettiğini ekleyen yönetmen şöyle devam etti:
"Filmde ele aldığımız versiyonlardan biri, İstanbul Boğazının koptuğunda, Karadeniz’in tatlı su olduğu ve Akdeniz’in bitkiler, insanlar ve hayvanlarla dolu geniş bir alanı sular altında bıraktığı ve zaman içinde bunların fosilleşmesi. Şu anda o dönemden kalma bu eser bir hayat yaşıyor, zira çeşitli balıklar, midyeler, yengeçler vs tarafından iskan ediliyor.
Foto ve video: Facebook /Beyond the Limit, Elenko Kasaliyski özel arşiv, BTA
Çeviri: Ergül Bayraktar
20 Eylül saat 11 civarında, Prof. Dr. Lyudmil Vagalinski’nin ekibinden arkeologlar, Antik kent Heraclea Sintica’nın büyük kanalizasyon kanalında ikinci heykel keşfettiler . BGNES’in Archaeologia Bulgarica sitesine dayandırdığı..
Bulgar uzun metrajlı filmlerin yarıştığı 42. “ Altın Gül ” Film Festivali bu akşam Varna’da başlayacak. Festival programında, 15 uzun metrajlı film, 20 kısa film ve 5 dizi yarışacak . “Altın Gül” Film Festivali açılışı 19 Eylül..
Orhan Kemal’in doğumunun 110. yılında onu BNR “Altın arşivinden” bir eserinin radio piyesiyle anacağız. 1968 yılında Sofya Radyosu’nun stüdyolarında yazılan eser, bugün de muhafaza ediliyor ve adeta yayınlarımızın tarihçesine de ışık tutuyor...