Beşar Esad rejiminin devrilmesinden bu yana AB'de şu ana kadar Suriye konusunda hakim olan tutum, temkinli iyimserlikten ibarettir.
AB’deki politikacıların çoğu, El Kaide ve İslam Devleti'ne yakınlıkları nedeniyle “Heyet Tahrir eş-Şam” grubuna ve lideri Ahmed Hüseyin el-Şara'ya çekingen tavır sergiledi.
Önde gelen Avrupalı politikacıların sözlerine bakılırsa ihtiyatlılık iyimserlikten ağır basıyor gibi görünüyor. Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen şöyle konuştu:
“Esad rejiminin çöküşü Suriye halkına yeni umutlar veriyor ama beraberinde riskler de getiriyor. Durum, son derece belirsizliğini koruyor, bu nedenle gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Suriye halkı, ülkenin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini koruyan, devlet kurumlarını destekleyen ve Suriye halkının isteklerini tüm çeşitliliğiyle yansıtan barışçıl bir geçişi hak ediyor. Bu, ulusal birliğe saygı gösterilmesi ve azınlıkların korunması gerektiği anlamına geliyor.”
Avrupalı liberaller, aynı zamanda Suriye'deki olayların ana hareket ettirici güç olan Türkiye'nin bundan sonraki eylemlerinden de endişe duyuyor.
Avrupa Parlamentosu milletvekili “Renew Europe” üyesi Nathalie Loiseau şunları belirtti:
“Yeni bir Suriye doğuyor İslamcı isyancıların Şam'ı ele geçirip Hıristiyanlar arasında haklı korkular yaratmasının ardından umutla belirsizlik birbirine karıştı. Ülkedeki tüm azınlıklar yeni Suriye'de yerlerini bulmalı.Terörle mücadele devam etmelidir.
Bütün bunlar, Rus askeri üslerinin hala orada kaldığını göz önünde bulundurursak, pek çok AB üye ülkesinin hoşuna gitmeyen bir durumdur.
Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaia Callas, geçen Pazartesi günü yapılan Dışişleri Konseyi toplantısından sonra şu açıklamada bulundu:
“Pek çok dışişleri bakanı söz alarak bunun ülkenin yeni liderliğinin Rus nüfuzundan kurtulması için bir şart olması gerektiğini söyledi. Bu üslerden Afrika ve Güney komnşulardaki faaliyetlerini de yürütüyorlar. Bu kesinlikle Avrupa'nın güvenliğine ilişkin endişeleri artırıyor”.
Avrupalı milletvekillerinin çoğu Suriye konusunda ılımlı bir iyimserlik dile getirdi. Peki ya siz?
Bu soruya Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nden (ECFR) Kelly Petillo şöyle cevap verdi:
“Ben de karmaşık duygular içersindeyim.Tüm analistlerin ve uzmanların Suriye'nin nereye gideceğine dair tahminlerle başlayacak olursalar eğer, kendine pek çok güvendiklerini düşünüyorum. Tabii ki, herkes, sürecin BM tarafından yönetilmesini, kapsayıcı, anlamlı olmasını ve güvenli bir siyasi geçişe yol açmasını, ayrıca hesap verebilirliğin garanti edilmesini umuyor, rejimin korkunç suçlar işlediğini biliyorsunuz ve bunları her gün haberlerde görüyorsunuz. Dolayısıyla bu an, bu kadar acı çeken Suriyeliler arasında güven inşa etmek açısından önemli olacak. Ekonomik toparlanma ileriye dönük her Suriyeli için önemlidir. Bunlar önemli konular ve bu etapta işlerin nasıl bir yön alacağını tahmin etmek, zordur. Pek çok insanın temkinli iyimserliği, “Heyet Tahrir eş-Şam” grubuna ve lideri Ahmed Hüseyin el-Şara'nın şu ana kadar yayınladığı olumlu mesajlardan kaynaklanıyor. Tabii bu büyük ölçüde yatırım çekme isteğiyle ilgilidir. Burada söz konusu olan, Suriye'yi yaşanabilir bir yer haline getirmektir. Mevcut durum göz önüne alındığında bu, ülke için büyük bir zorluktur.”
Gruptan ve liderinden bahsettiniz. El Kaide ve İslam Devleti'nin parçası oldukları gerçeği göz önüne alındığında onlara gerçekten güvenilebilir mi?
“Şu anda onlara güvenmemiz için bir neden olduğunu düşünmüyorum, çünkü onları henüz iktidarda görmedik. Bize farklı olduklarını göstermeye çalışabilirler, ilk şey, gücün merkezi olmadığını göstermekten geçebilir. Tek başına liderlik etmek istemediklerini, çeşitli siyasi güçleri entegre ederek yurt dışından potansiyel yatırımcıları getirmeyi istediklerini göstermeye çalışabilirler.Şu anda ekonomik toparlanmaya büyük bir ihtiyaç var, ama aynı zamanda örneğin hukukçu olmak üzere, Anayasanın nasıl değiştirileceği konusunda tavsiyelerde bulunabilecek uzmanlara da ihtiyaç var.Suriye'nin içinde de dışında da böyle insanlar çok fazla. Bu nedenle güven aşılamak için farklı insanları sürece dahil edebileceklerini göstermeleri gerekiyor.Hukukun üstünlüğünün olmadığı bir ülkeyi tek başlarına yönetmek istediklerini göstermeleri onlar için çok kötü bir işaret olur.”
Evet, ama gruptan ve liderinin gelen sinyaller biraz karmaşık. Çünkü kadınların hakim olmasının yasak olduğunu duyduk…
“Evet, aldığımız sinyaller karmaşık. Bir taraftan tekrar kapılarını açan okullarla ilgili bilgiler geliyor, fakat diğer taraftan kadın haklarının yasaklandığına dair bilgiler de var. Dürüst olmak gerekirse gelecekte Suriye'deki kadınların işi kesinlikle kolay olmayacak. Ancak yine de bu, bir geçiş dönemidir ve zaman tanıyalım. Ve belki de bu konuyu tekrar gündeme getirme zamanı gelecek. Bir an önce güvenliğe odaklanılmalı, sonra sıra ekonomiye gelecek ama doğru olanın baştan işaretlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Gördüğüm kadarıyla birçok Avrupalı politikacı Suriye’ye gidiyor ve görüşüme göre,şu anda iktidarda olanlarla yaptıkları kritik konuşmalar bunlar olmalı. Bu aşamada mesaj açık, Kaia Callas ve diğerleri tarafından ve en başından beri şekillendirilmiş olmalıdır.
Callas, Suriye konusunda "temkinli iyimser" kavramını belki de ilk kullanan kişiydi...
“Evet, haklısınız. Onlar kesinlikle temkinli davranıyorlar ve ihtiyatları dahilinde bazı temaslar kurmaya, zemini hissetmeye ve Suriye'de sorunsuz bir geçiş sağlamak için şu anda hükümete güvenilip güvenilemeyeceğini öğrenmeye çalışıyorlar. Şu ana kadar AB’nin yaklaşımının doğru olduğunu düşünüyorum, maslahatgüzarlarını gönderebilecekleri Şam'daki büyükelçiliklerini yeniden açmaları gerekiyor. Bu oldukça iyi bir sinyal ve kesinlikle yeniden açılacaklar - Fransızlar bunu yapmak istediklerinin sinyalini veriyor, şu anda Şam'da bir Alman temsilcisi var, İngiltere ve ABD de aynısını teklif edecek.Yani kesinlikle daha fazla hareketlilik, daha fazla açıklık göreceğiz, yani bir dereceye kadar tedbirler var, aynı zamanda temaslar da var. Bunun kesinlikle memnuniyetle karşılanması ve arttırılması gereken bir şey olduğunu düşünüyorum.
Bunun kesinlikle memnuniyetle karşılanması ve büyütülmesi gereken bir şey olduğunu düşünüyorum. AB'nin ne yapması gerektiğine gelince, bence adım atmalı ama aynı zamanda orada çalışmaya da kararlı olmalı. Rejimin, yaptırımları tetikleyen birçok engeli yürürlüğe koydu. Onun devrilmesi kaçınılmaz olarak ekonomik cephenin açılmasına yol açacaktır. Aynı zamanda “Heyet Tahrir eş-Şam”grubuna ve onun hükümetine tamamen güvenmemeliyiz ve tedbirli olmamız gerekiyor. Ancak bu iki eğilim bir araya gelebilir ve mevcut durumda biraz daha ekonomik hareketlilik gösterilebilir.
Türkiye'yi ziyaret eden AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ortak basın toplantısına katıldı. Bu bir miktar yakınlaşmanın işareti gibi görünüyor, ama Kürtlerle ilgili farklılıklar devam etmiyor mu ve bu durum ikili ilişkileri daha da etkilemez mi?
“Evet, bu ilişkiler çok karmaşık.Son iki üç haftadır yaşanan olaylarda Türkiye kilit faktör olarak ortaya çıktı. Bu değiştiremeyeceğimiz bir gerçektir.Dolayısıyla AB'nin Türkiye ile ilişkilerini güçlendirmeye çalışması doğru çünkü bu Suriye'nin geleceği açısından kritik önem taşıyor.Gerçekten de Kürt sorunu Türkiye açısından çok hassastır. AB, Türk güçlerinin onlara yönelik saldırılarını kınayan BM çizgisine bağlı kalmayı tercih edecek.Türkiye'de çatışmalar devam ederken askeri müdahale kesinlikle hoş karşılanmıyor. Bu, Suriye'de ateşkes ve siyasi çözüm çağrısında bulunan BM'nin 2254 sayılı kararı çerçevesinde toprak bütünlüğünün olamayacağı anlamına geliyor, ki bu, ülke için sürdürülebilir bir geleceği görmek isteyen herkes için büyük bir sorundur.
Dolayısıyla AB, bir yandan Suriyeli mültecilerin, Suriye'ye dönüşüne gösterdiği büyük ilgiden dolayı, Türkiye ile iş birliğini güçlendirmek isteyecektir.Diğer taraftan ise Türkiye, AB ile yakınlaşmasıyla Suriye'deki Kürt meselesi de dahil olmak üzere, kendi çıkarlarının gözetilmesi arasında denge kurmaya çalışacaktır.Bir diğer sorun ise, bu cephede en büyük gücün ABD olmasıdır. Ve Ocak ayında son derece öngörülemeyen bir devlet başkanı göreve geliyor.Bunun işleri daha da karmaşık hale getirmesi muhtemel, ancak Erdoğan, Trump'a büyük hayranlık duyuyor. Böylece, ortada iki güçlü adam var ve Trump, hala orada bulunan İslam Devleti'ni yenmeye çalışarak Kuzeydoğu'daki Amerikan çıkarlarını korumaya çalışacak. Aynı zamanda da Erdoğan'ın Kürt meselesine ilişkin eylemlerini engellemeye çalışabilir.
Rusya, Suriye'deki tüm üslerini kalıcı olarak çekecek mi?
“Bu, son derece karmaşık bir sorun.Rusya'nın “Heyet Tahrir eş-Şam”ile varlığını ne kadar tartıştığını, üslerinin tamamen muhafaza edilip edilmeyeceğini bilmiyoruz.Ancak Avrupalı bakanların, Rusya üslerini Suriye'den tamamen çekmediği sürece Suriye'ye taahhütte bulunmayacaklarını söyleyen çok sayıda söylem görüyoruz. Dolayısıyla Suriye'de Rusya'nın varlığını kategorik olarak istemeyen ülkeler var, ama bu ayrı bir konu olacak.Suriye konusunu da, ilgili sorunlar çerçevesinde ele almamız lazım ve bu da, dış aktörleri de içeriyor. Elbette her biri mümkün olduğu kadar az sayıda uluslararası temsilci görmek ister. Örneğin Rusya şunu söyleyebilir: “İsrail, Suriye'ye saldırmaya devam ederken nasıl bizim gitmemizi istiyorsunuz?”. Ruslar, her zaman olduğu gibi bu tür söylemi de mutlaka kullanacaklardır.
Yani, dışarıdan müdahale konusunda görüşmeler yapılacak ve ve bu kesinlikle Türk tarafının, Rusya'nın ve İsrail'in sorunudur. Ancak bu, daha çok dış güçler sorusu olacak ve Suriye'deki iç siyasi geçişi ne durduracak ne de yavaşlatacak.”
İran'ın Suriye'den çekileceğini düşünüyor musunuz?
“Bu, çok zor bir soru. "Heyet Tahrir el-Şam"ın kendisi müdahale etmez, çünkü kendilerini kapsayıcı bir hükümet olarak tanıtsalar bile, tarihsel olarak İran'ın Suriye'deki nüfuzunun fazlasıyla farkındadır.Vekillerinin önemli ölçüde zayıflatıldığı göz önüne alındığında, İran'ın Suriye'deki gelecekteki rolünü nasıl değerlendirdiği konusunda şüpheler mevcut. Ve "Heyet Tahrir el-Şam"da onların varlığına pek sıcak bakmaz, çünkü bu, Esad rejiminin tekrarı anlamına gelecektir.Onların bu olayla hiçbir ilgileri yok, çünkü bu durum onların doğasına ve dinlerine tamamen aykırıdır.Yani orada ciddi bir İran varlığını bekleyemeyiz. Tabii ki, İran'ın kendi destekçilerini Suriye üzerinden desteklemeye ihtiyacı var, ama bir anlamda bu desteği yeniden değerlendirmesi gerekiyor ve gelecekte neler olacağını göreceğiz. Şimdilik genel yapbozun pek çok parçası mevcut.”
Çeviri: Şevkiye Çakır
Bu haber, AB “Euranet Plus” Radyo Ağı çerçevesinde hazırlanmıştır. Haberin orjinalini buradan dinleyebilirsiniz.
Pleven’de Noel köyü kuruldu . Şehir sakinlerinin 2024 yılını uğurlama ve yeni 2025 yılını karşılama heyecanı ve neşesini artırmak için belediye tarafından hazırlanan kutlama programı, 2 Aralık’ta “Vazrajdane” meydanında düzenlenecek olan Noel ağacı..
Burgas Tam Teşekkülü Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından yapılan açıklamada diyabetik ayak tedavisinde hastanın kendi dokusu kullanılarak yapay zeka destekli inovasyon un uygulandığı bildirildi. Bulgaristan’ın Avrupa’da bu teknolojiyi..
ABD Başkanı Joe Biden 'ın, Ukrayna'nın ABD'nin tedarik ettiği silahlarla Rusya topraklarının derinliklerine saldırmasına izin verme kararına AB'de karışık tepkiler geliyor. Fakat çoğunluk bu kararı desteklemektedir. Rusya'nın..
Bulgaristan’da Türklere yönelik dönemin Komünist Partisi yönetimin başladığı ve “soya dönüş”olarak tabir ettiği isim değiştirme süreci Türklerin direnişi..