Bulgaristan'ın önemli Türkolog ve akademisyenlerinden, Sofya'nın seçkin aydınlarından, radyocu, üniveristede eğitim görevlisi, Türk dili uzmanı ve "Karahanov" soyadını gururla taşıyan Deliorman'ın güçlü seslerinden Emiliya- Emennas Karahanova'nın Hakkın rahmetine kavuştuğunu derin bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz.
Radyomuzda çalışanların "Emennas Ablası" olarak sevdiğimiz ve saydığımız Karahanova: "Dünden bugüne radyo" sayfalarına da adını altın harflerle yazdıran değerli bir akademisyen kalacaktır. Merhumeye yüce Allah'tan rahmet, kederli ailesine sabırlar diliyoruz. Yeri nur mekânı cennet olsun.
2018 yılında kendisiyle yaptığımız söyleşiyi büyük bir saygı ve onu kaybetmenin üzüntüsüyle tekrar dikkatinize sunuyoruz:
***
"Dünden Bugüne Radyo” programında bu kez ülkenin önemli Türkologlarından Emiliya Karahanova’yı konuk ettik.1976 yılı ve sonrasındaki Sofya Radyosu’nun Yurtdışı Yayınlarının çalışmalarına ışık tutan Karahanova, dinleyicilerden gelen sevgi mesajları ve işçilerin sorunlarına adanan programı anlattı.
Emiliya Karahanova Razgrad ilinin Sevar köyü doğumlu. Razgrad Türk Pedagoji Okulunda okudu, daha sonra eğitimine Sofya Üniversitesinde Türkoloji Bölümünde devam etti. Mezun olduktan sonra Türkçe eğitim görevlisi olarak öğretmenlik yapmış. Ancak beş yıl hocalıktan sonra, üniversitede Türkoloji ve Polis Akademisinde Türk dili Bölümünde öğrenci sayısı sıfır olmuş ve o da soluğu Sofya Radyosu’nun Türkçe Yayınlarında almış. Sene 1976 sonu.
“Radyo işini çok sevdim, diyor Emiliya Karahanova. “ Çok zevkli iş radyoda çalışmak. Artık dinleyicilerimizi mektuplarda zarfların üzerindeki yazılardan tanıyordum. O kadar çok seviyordum bu işi. Radyoda Pazar öğlen programını hazırlıyordum. O zamanlar “İşçinin mikrofonu” adlı bir saatlik Pazar programı sunuyordum. Çok zevkliydi bu program. Hem radyoya yazan bütün dinleyicilerin mektuplarına cevap vermek mecburi idi”.
“İşçinin mikrofonu” programı
“Radyo o zaman kısa dalgadan yayın yapıyordu ve bütün dünyadan mektuplar geliyordu. Bütün Avrupa’dan işçiler, gurbetçiler bize mektup yazıyordu. Türkiye’den de çok mektup geliyordu.
O zaman adlarımızla çalışmıyorduk. Ben, Elmas diye tanıtmışlardı radyodan. Burada bana öyle bir takma ad koymuşlardı. Yurtdışı yayınlarında çalışanlardan hiç biri kendi adıyla çıkmıyordu mikrofonlara. İzah edemediğimiz bir durum. Aslında göbek adım Emennas. Elmas da ona yakın ad oldu.
Avrupa’dan gelen işçiler sık, sık Türkiye yolunda Sofya radyosuna uğruyorlardı. İşçinin mikrofonu programı yapımcısı ve sunucusu olarak onlar beni özel olarak arıyordu, ben de onları radyoya yakın kahveye gidip, görüşüp, konuşuyordum”.
1970’lerde Avrupa’daki Türk gurbetçilerin sesi Sofya Radyosu
“Avrupa’daki işçilerde bize karşı büyük bir sevgi vardı. Onlar mektuplarında hangi parçayı, şarkıyı isterlerse biz onu yerine getirmeye çalışıyorduk. Onlar genelde hep solcu olan sanatçılardan şarkılar istiyordu, bize plaklar getiriyorlardı. Plaklar hediye edip bize, biz de onları sevgiyle yayınlarımızda kullanıyorduk. İşçi sınıfı türkü dinlemeyi severdi”.
“İşçinin mikrofonu” programına sadece Avrupa’dan değil, Avustralya’dan, Kanada’dan bile mektup geliyordu. Sadece selamlama değil elbette. Programda işçilerin sorunları gündeme getiriliyordu. İşçi problemleri konusunda bizim cevaplayamayacağımız durumlarda, makamlar ve yetkilileri arayıp, soruyorduk uzmanlara onlar Bulgarca cevap verip, ben Türkçe'ye tercüme ederek, programdan aktarıyordum Her programda bir işçi röportajı oluyordu. O zaman çıkan “Trud- Emek” gazetesinden işçi mülakatlarını alıp, programa taşıyorduk”.
Yılbaşı haftasında 1050 mektup
“Tam yılını hatırlamıyorum, bir Noel, Yılbaşı tatilinden sonra bir hafta posta kapalıydı. O haftanın sonunda tam 1050 mektup aldık. Yeni yıl yarışması vardı ve işte bu kadar çok mektup toplanmıştı. Özellikle aydın, ilerici gençler çok yazıyordu. O zamanlar Bulgaristan’daki sosyalizm onların hayal ettiği bir rejim sayılıyordu”.
1970’lerin sonundaki Bulgaristan Ulusal radyosu Türkçe Yayınlar Bölümünün atmosferini aktaran Emiliya Karahanova, daha birçok ilginç noktalara da değindi.
Söyleşinin tamamını aşağıdaki ses linkinden dinleyebilirsiniz.
Fotoğraf: Sevda Dükkancı
Roma’dan daha eski bir kent, bir dünya şehri düşünün. Medeniyetler beşiği ve antik dönemlerden günümüze kadar gelen bir kültür ocağı! Onun adı Plovdiv! Büyük İskender’in babası 2. Filip tarafından 2. asırda kurulan kente Filipopolis adı..
Kapya hasadı sezonunda Kirkovo’ya bağlı Çorbadjisysko ve etraf köylerinden biber üreticileri, mahsulu toplamak üzere tarlalara akın ediyorlar . Yaklaşık 200 dekar biberin yetiştirildiği bu bölge, Kirkovo Belediyesi’nde kapya üretiminde birinci..
Geleceği her ne kadar dizayn etmeye çalışırsak bazen hayatımızı asıl belirleyen şey, rastlantılar olur . Bir buraya bir oraya savrulup tesadüfler dizisi peşinde sürüklenen insanın kendini muhteşem bir masalın içinde bulması da ihtimaller dahilinde...
Yaşadığı yerin kültürel ve dini zenginliğini temsil eden, barış ve sevgi mesajarını resim ve yazılarıyla duyuran bir kızla tanışacağız- Dilek..