Günün Programı
Yazı Boyutu
Bulgaristan Ulusal Radyosu © 2025 Tüm hakları saklıdır

Bulgaristan'da Komünizm döneminde Türk aydınlarının kaderi

Photo: arşiv

Bulgaristan’daki Türklerin en önemli eğitim kurumlarından olan Medresetü’n-Nüvvab’ın Komünist rejimi tarafından laik bir liseye dönüştürüldüğü 1946/1947 eğitim-öğretim yılında Komünist idealine bağlı yeni bir Türk aydın sınıfı oluşturulmaya da başlamıştı. Bu süreçte Komünist rejimin ilk girişimlerinden biri Nüvvab öğrencilerini ateistleştirmek ve onları Türk halkı arasında uygulamak istediği politika doğrultusunda kullanmak oldu.

Osman Kılıç

Öncelikle Komünist rejime karşı gelebilecek Türk aydınlarına göz dağı vermek için 1948 yılında Nüvvab’ın parlak hatip ve hocalarından, Osman Kılıç Türkiye lehine casuslukla suçlandı, önce ölüm sonra müebbed cezasına çarptırıldı. Osman Kılıç “Belene” toplama kampı olmak üzere 14 yıl boyunca farklı cezaevlerinde siyasi tutuklu olarak kaldıktan sonra 1965’te Türkiye’ye göç etti. 17 yıl sonra ailesine kavuşabilen Osman Kılıç acılarla dolu yaşam öyküsünü “Kader kurbanı” adlı anı kitabında kaleme aldı.

Türkiye casusluğu ile suçlanan diğer bir ilim adamı 1944’te Komünist rejimin Medresetü’n Nüvvab’a müdür tayin ettiği Ahmed Davudoğlu’ydu. Medersetü’n Nüvvab’dan mezun olduktan sonra Kahire’deki El-Ezher Ünivesritesinde de eğitim gören Ahmed Davudoğlu “Rositsa” toplama kampında çeşitli işkencelere maruz kaldı. 1949’da Türkiye’ye göç etti ve yaşadığı dehşeti “Ölüm daha güzeldi” adlı anı kitabında anlattı.  

Ahmed Davudoğlu

Komünist rejimin Türk aydınlarına yönelik baskılarının sembollerinden biri de hayatının 23 yılını çeşitli toplama kampları ve cezaevlerinde geçiren Nüvvab mezunu Nuri Turgut Adalı’dır.Esasen 1948 - 1949 yılları arasında Nüvvab mezunu pek çok din adamı ve öğretmen hapse atıldı ve işkence gördü.


Komünist rejim bu çok net mesajının ardından Bulgaristan’ın çeşitli yüksek öğrenim kurumlarında Komünist idealine bağlı yeni bir Türk aydın sınıfını oluşturmaya başladı. Nitekim 1944 yılına kadar Sofya Üniversitesi'nden mezun tek bir Türk bile yokken kısa sürede Türk öğrencilerinin sayısı arttı.

Totaliter rejimin kuruluşundan sonraki ilk on beş yıl boyunca, yerel kültürlerin gelişmesi ilkesini benimsendi ve Türk aydınlarının gelişmesi için ön koşullar yaratıldı. 1957/1958 eğitim öğretim yılında Bulgaristan’da 4 bin 900 Türk öğretmen hazır bulundu.

Halit Aliosman Dağlı

Bunun yanısıra yerel Türk edebiyatını yeni bir aşamaya taşıyan yazarlar ve şairler yetişti. 1963 yılında Sabri Tata’nın yazdığı ilk Türkçe romanı “Gün doğarken”, 1965 yılında ise Halit Aliosman Dağlı’nın kaleme aldığı ikinci Türk romanı “Saçılan Kıvılcımlar” yayımlandı. 1964’te Mefküre Mollova’nın ilk Türkçe şiir kitabı çıktı.

Ne var ki, yine 60'lı yıllarda Türk halkı arasında ateist propaganda aracı olarak kullanılan ve Türk aydınları için "utanç verici" olarak nitelendirilen "Zararın Neresinden Dönülürse Kârdır" adlı kitap da yayımlandı. Bu kitapta, Nüvvab hoca ve mezunlarının Müslüman kimliklerinden nasıl ve neden vazgeçtiklerini anlatmaları büyük bir psikolojik baskıya maruz bırakıldıklarını açıkça ortaya koymaktadır. Diğer yandan yine bu dönemde pek çok yazar edebi Türkçeyle yazmaya devam etti ve Komünist rejimin kendilerine dayatmaya çalıştığı gibi, mümkün olduğunca Bulgarca kelime dağarcığını kullanmaktan, yabancı kelime ve terimlerin Bulgarca transkripsiyonunu yapmaktan kaçındı.

Ancak 1970'lerde Türkçe basın ve edebiyat yazıları ağırlıklı olarak Bulgarca yayımlanmaya başlandı. Komünist partinin bu konudaki emirlerine karşı çıkan aydınlar ise takibata uğradı. Bazı yazarlar yazı yazmayı bıraktı veya geçici bir süre için dayatılan Türkçeyi kullanmadı.


Bunun yanı sıra özellikle 1970'li yılların ikinci yarısından itibaren Komünist rejim Türk ve Müslüman öğrencilere özel ilgi göstermeye başladı. Bu dönemde artık yaklaşık 2 bin Türk ve Müslüman devlet kurum ve kuruluşlarında yönetici olarak görev yapıyordu. 3.500'den fazla mühendis  ve teknisyen yetişti. 6 binden fazlası ise bilim, kültür ve sanat alanında, 2 bine yakını ise sağlık personeli olarak çalışıyordu. Türk ve Müslüman öğretmen sayısı hızla artıyordu.

Türk müzisyen, besteci, senaryo yazarı ve yapımcılarının yanı sıra tarihçi, edebiyatçı, felsefeci, fen bilimcilerden oluşan 15 kişilik bir akademik kadro da yetişti.

1972 yılında Yeni Işık gazetesi, Türk aydınlarının, ülkedeki Türk halkı arasındaki çalışmalarında Bulgar Komünist Partisi'nin sağ kolu olduklarını duyurdu.

Esasen Yeni Işık gazetesi Komünist Partisi’nin Bulgaristan’daki Türklere yönelik asimilasyon politikasını gereçekleştirmek için en büyük propaganda aracıydı. İsmail Cambazov, Yeni Işık gazetesini konu alan anı kitabında bu gazetenin 40 yıl boyunca Bulgaristan’daki Türklere karşı metodik bir savaş yürüttüğünü ifade etmektedir. Bu propaganda çalışmasına İsmail Cambazov, İbrahim Yalamov, Mehmet Beytullov, Kazam Memişev, İbrahim Tatarlı, Sabri Tata, Naci Ferhadov, İsmail Çavuşev, Hikmet Efendiev, Zineti Nurieva, Şükrü Tahirov, Ahmet Şerefli, Yusuf Kerimov, Hasan Karahüseyinov, Sabri Demir ve diğer pek çok Türk katıldı.

Bulgar Komünist Partisi Merkez Komitesi Politbürosu Propaganda ve Ajitasyon Dairesi’nin 1980 tarihli bir raporuna göre Bulgaristan’da yüksek, yarı yüksek öğretim ve lise düzeyinde eğitim almış, 32.000 kişiden oluşan nispeten büyük bir Türk aydın sınıfı oluşturulmuştu. Bunlardan yaklaşık 4.500’ü sosyo-politik teşkilatların merkez, ilçe ve belediye yönetimlerinde yer alıyordu, 18.500'ü aşkın kişi ise ekonominin çeşitli sektörlerinde sorumlu görevlerde bulunuyordu. Raporda Türkler arasında Komünist Parti politikalarına bağlı aktif bir grup oluştuğu belirtiliyordu.


Neticede Türk aydınlarının etnik bilincini ortadan kaldırıp yerine sınıf bilincini yerleştirmek için sistematik tedbirler uygulayan Komünist rejim belli ayrıcalıklar adına Türk topluluğuna karşı yükümlülüklerini görmezden gelen konformist Türk aydınlar sınıfı oluşturdu. Bu aydınlar zorla isim değiştirme kampanyası süresince etnik kimliğini reddederek Komünist rejimin uyguladığı asimilasyon politikasının "teorik ve tarihsel meşrulaştırılmasında" aktif olarak katıldılar. İsmini Bora Bozova olarak değiştiren Ziyneti Nurieva, halen Orlin Zagorov ismini kullanan Şükrü Tahirov gibi Türkler ise, Bulgaristan’daki Türklerin Bulgar kökenli olduğu tezini savunanlar arasında yer aldı.

Ancak Türk aydınlarının bir kısmı, Komünist rejimin ideolojik ve propaganda baskısına boyun eğmedi ve açıkça karşı koyma cesaretini gösterdi.

Örneğin başlangıçta sosyalizme inanıp 1950'li yıllarda Halk Gençliği, Yeni İşık, Yeni Hayat gazetelerinde çalışan Ahmet Şerefli, Komünist rejimin Türk aydınları üzerindeki baskısını ve Türkçe yasağını kabul etmedi. Bu sebeple 1975’te 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Recep Küpçü de Türkçe yasağına ve Türkçe soyadlarında ov-ova eklerinin kullanılması yasağına uymadığı için takibata uğradı.

Mefkure Mollova ve Rıza Mollov’un öyküsü, Sofya Üniversitesi'nde Türk akademisyenlere yönelik baskının en çarpıcı örneğidir. Onların 1961 yılında görevden alınma nedeninin, Komünist rejimin Çingene nüfusuna yönelik uyguladığı asimilasyon politikasına karşı çıkmaları olduğu tahmin edilmektedir. Komünist rejim ile bağlarını hızla koparan Mefkure Mollova bunun olumsuz sonuçlarına otuz yıl boyunca katlandı.

Bulgaristan Komünist Partisi üyesi Hayriye Memova'nın kaderi, komünist ideolojisine bağlı Türk aydınlarının kaderinden farklı değildi. Hayriye Memova, Partinin sadık bir üyesi olmasına rağmen şiddetli bir zulüme uğradı. Bulgaristan’daki Türklerin asimilasyon sürecine destek vermediği için görevli bulunduğu Sofya Üniversitesi'nin Türkoloji bölümünden atıldı ve hayatta kalabilmek için temizlik elemanı olarak çalışmak zorunda kaldı.

11 Ağustos 1983'te, Rıza Mollov ve Mefkure Mollova, İbrahim Tatarlı, Hayriye Memova’nın evleri arandı. Yapılan aramada el yazmalara, kitaplara ve özel arşivlerine el konuldu.

1984’te başlayan zorla isim değiştirme kampanyasına karşı yazdığı mektuplardan dolayı Salih Baklacı'nın evi de Devlet Güvenlik güçleri tarafından arandı. Uzun yıllar süren saha araştırmaları sonucu topladığı tüm çalışmalarına ve Deliorman Türklerine ait etnografik koleksiyonuna el konuldu. Salih Baklacı hızlı yargılama sonucunda 4 yıl hapis cezasına çarptırıldı. İki yıl Stara Zagora hapishanesinde kaldıktan sonra sürgün edildi. El konulan eşyaların akıbeti ise belirsiz.

Ne var ki, Türk aydınlarının büyük çoğunluğu, Komünist rejimin asimilasyon politikasına açıkça karşı koyacak gücü kendilerinde bulamadı ve direniş hareketinin kitlesel karakter kazandığı son aşamasında bile ona katılmadı.

Ancak zorla isim değiştirme kampanyası esnasında direniş hareketini örgütleyen bir Türk aydın kesiminin de var olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Onların sayesinde 40'a yakın gizli grup ve örgüt kuruldu. Bunlardan bazıları 1989 yılının Mayıs ayındaki barışçıl gösterilerin örgütlenmesinde önemli rol oynadı. Bu nedenle birçoğu bazı Avrupa ülkelerine ve Türkiye'ye ihraç edildi.

Komünist idealle yetişmiş Türk aydınlarının diğer önemli bir kısmı ise içsel bir arınma yaşadı ve Komünist rejimin yıkılmasının ardından  Bulgaristan'daki Türk ve Müslüman topluluğun dini ve etnik kimliğinin korunması ve geliştirilmesi için önemli katkılar sağladı.

Foto: trthaber.com, haber7.com, bnt.bg ,arşiv


Последвайте ни и в Google News Showcase, за да научите най-важното от деня!

Kategorideki diğer yazılar

Sofya Hayvanat Bahçesi Dünya Çocuk Günü’nde yeniden kapılarını açıyor

Bu yıl 1 Haziran gününün dünya genelinde Uluslararası Çocuk Günü olarak edilmesinin 100. yıldönümüdür. Uluslararası Çocuk Günü fikri 1925 yılında Cenevre’de düzenlenen Dünya Konferansı’ndan sonra doğdu. Çocuk bayramı Bulgaristan’ın dört..

Eklenme 01.06.2025 08:15

Kuzeybatı Bulgaristan’ın ekonomik merkezi Vratsa şehir bayramını kutluyor

Vratsa ili son yıllarda Bulgaristan’ın kuzeybatı bölgesinin ekonomik merkezi haline geldi. Ulusal İstatistik Enstitüsü’nün 2023 yılına dair verilerine göre Vratsa ili ulusal bazda kişi başına düşen GSYİH’de 27 113 leva ile Sofya ve Stara Zagora’dan..

Eklenme 01.06.2025 06:15

Pleven “Tuna’da kartal” antik miras festivaline ev sahipliği yapacak

“Tuna’da kartal” antik miras festivali 13-15 Haziran tarihleri arasında “Lejyonların izinde. Miziya’nın kalbinde” şiarı altında Pleven bölgesinde üç antik kalede gerçekleştirilecek. Bunlar “Storgoziya” kalesi, Gigen köyü yakınlarındaki Ulpia..

Eklenme 26.05.2025 06:10