Geçen hafta Sofya’da 4 yaşındaki bir kız çocuğu ve küçücük bebek annesi 31 yaşında genç bir kadın yüksekten atlayarak intihar etti. Olay sonrasında öğrenildiği gibi doğum öncesinde başarılı karyer ve mutlu mesut bir aile sahibi olan kadın, ikinci çocuğunu dünyaya getirdikten sonra üzerine düşen görevleri gereği gibi yapamadığını söyleyip endişe etmeye başladı.
Bu elim olay, lohusalık depresyonu durumunun sık sık gereken derecede önemsenmediğini ortaya koydu. BNR Horizont programından Stefan Kunchev’e konuşan psikolog Mihaylina Abraşeva, bu konuda bilinmesi gereken önemli hususlara dikkat çekti.
Doğum sonrası depresyonun son yıllarda sık sık karşılaşılan bir durum olduğunu belirten psikolog, yeni doğum yapan kadınlarda hızlı hormonal değişiklikler sonucu doğal olarak oluşan duygusal dengesizliğin bu duruma neden olabileceğini belirtti.
“Doğumu izleyen iki haftada neredeyse her anne duygusal olarak istikrarsızdır. Yüzü gülen, mutlu görünen kadın, aniden ağlama ve teessür nöbeti geçirebilir. Bu dalgalanmalar lohusaların yüzde 30’u kadarında izlenir. Daha sonraki dönemde ise her 7 kadından birinde depresyon gelişiyor. Çok ağır psikolojik rahatsızlık söz konusu olduğu için depresyon yaşayan kadının yakınları önlem almalı, çünkü kendisi içinde bulunduğu ruh halini idrak etmek durumunda değildir” diyen psikolog doğumdan sonra 6 hafta tamamlandığında devreye giren sözüm ona “annelik içgüdüsünün” doğum sonrası depresyonu önlediğini ifade ederek bu tür durumlar görüldüğünde mutlaka psikolog veya psikiyatr olmak üzere uzman desteğinin alınması gerektiğine işaret etti.
Doğum sonrası depresyon nasıl tanınacağına gelince Mihaylina Abraşeva şunları söyledi:
“Yeni doğum yapmış olan kadının morali ve söyledikleri konusunda dikkat edilmeli, şımardığı düşünülmemelidir. Bu nevi ruh halleri, özellikle mükemmeliyetçi yapıya sahip olanlara hastır. Yakınları, genç annenin üzerine düşen yükümlülükleri gereği gibi yerine getirmediği söyleyip kendi kendini sitem ettiğini duyarlarsa kendisini teskin etmek ve her şeyin yoluna gireceğini söylemekten öte psikoloğa danışması konusunda kadını ikna etmelidir. ”
Psikolog Mihaylina Abraşeva, doğum sonrası depresyonun daha hafif şekilde 2 yıla kadar sürebileceği, daha ağır seyrederse ise çok nadir olmakla birlikte etaplar halinde ömür boyu devam edebileceğini söyledi.
Birçok annenin içinde bulundukları durumu kimse ile paylaşmamalarının zamanında önlem alınmasını zorlaştırır. Malüm olduğu üzere mükemmeliyetçi insanlar genelde güçlü karaktere sahip, mücadeleci ve hayatının kontrolünü elinde tutan kişilerdir. Dolayısıyla onlar çareyi tek başına bulacaklarını düşünüp destek istemeyi utanç verici bir şey olarak görür ve yardım isteyince kendilerini bunu yapmak zorunda kaldıkları için suçlarlar. Yaşadıklarını içlerine atan bu kişiler, birden bire bilincin bilinçaltı üzerindeki kontrolü kaybettiği duruma düşebiliyor ve maalesef sonuçlar bazen feci olabiliyor.
Doğum sonrası depresyonun mükemmeliyetçi olmayan annelerde de görüldüğünün altını çizen Mihaylina Abraşeva, bu durumun nedenlerine ilişkin şunları söyledi:
“Anne ve özellikle ilk defa çocuk sahibi olan genç kadın, çok fazla bilgi edinmiş olur. Bir sürü şey okumuş olan, ebeveyn okuluna giden, akrabaları ve arkadaşlarından dört dörtlük anne nasıl olunur konusunda nasihatlar alan kadın, anne olunca önceden öğrendiklerini uygulamaya kalktığında her çocuk farklıdır olduğu için bebeğinden beklediği cevabı almayabilir. Bebek daha sinirli ve kaprisli olursa, gece sık sık uyanıp anneyi uykusuz bırakırsa, ki bu gayet normal bir durumdur, annede “bebeğim ağlıyorsa yanlış yaptığım, kendisine veremediğim bir şey var demek” düşüncesinin getirdiği bir tedirginlik hali oluşur. Daha zeki olan ve süreçlerin gidişatını analiz etmeye çalışan, bilgili ve sorumlu olan anneler, üzerlerine çığ gibi gelen bu endişe durumuna düşüyorlar.”
Ailede böyle bir durum olursa doğru yaklaşım nedir sorusu üzerine Mihaylina Abrasheva insan insandan farklı olduğu ve duygusal dünyanın çeşitliliğinden dolayı doğru tek bir yöntemin olmadığını kaydederek depresyon belirtileri farklı olduğu gibi doğru yaklaşımların da farklı olabileceğini söyledi. Yakında doğum yapmış olan kadında iki haftadan uzun süren duygu dengesizliği izlenirse ve mizacıhamilelikten öncesine göre değişirse annenin durumunun takip edilmesi, kendisi ile konuşulması gerektiğini belirten psikolog şöyle devam etti: “İlk başta bunu yakınları da yapabilir. Şikayet ederek içindeki endişeyi dışa çıkarak kadını dinlemelerinde fayda var. Tabbi, bunun için güvendiği bir insan yanında olmalıdır. Bulgaristan’da bu konuda çok güzel geleneklerimiz var. Lohusalar asla yalnız bırakılmaz. Tabii, yanında bulunan kişinin de anneyi eleştirip ek stres vermesi, son derece istenmeyen bir durumdur. Çocukla ilgili yardım etmese de annenin konuşabileceği, içini dökebileceği olgun bir kişi olmalıdır” dedi ve şunu da ekledi:
“Günümüzde genç kadınların problemleri, büyük ölçüde her şeyi fazlası ile düşündüklerinden kaynaklanıyor. Çocuğun yetiştirilmesi işine erkekçe, mantık ve akılla yaklaşıyorlar. Oysa sezgilerine daha çok kulak vermelerinde fayda var. Anne olunca sezgilere öncelik verilmeli. Herhangi bir konuda endişe eden annenin, bebeğini kucağına alarak iyi olduğuna ikna olup rahatlaması lazım. Bebekler sık sık kucak istedikleri ve anne sevgisini hissetmek istedikleri için ağlar. Çocuğun nasıl yetiştirileceğini çok fazla düşünmemek gerekir, hatta önceden bir sürü şey okumazsak, endişelerimizi de o denli büyütmüş olmayız” dedi psikolog.
Kaynak : BNR Horizont Programı
Söyleşi : Stefan Kunchev
Çeviri : Tanya Blagova
Foto: BNR, medlineplus.gov, pexelsDünyaca ünlü keman sanatçısı ve Amsterdam Kraliyet Concergebow Orkestrası Baş Kemancısı Vesko Pantaleev – Eschkenazy, Bulgaristan Radyosuna konuşurken “Oy verme hakkımı kullanabiliyor ve bunu yapmamın mümkün olduğu bir yerde bulunuyorsam sandık başına..
Bulgaristan Ulusal Radyosu BNR’nin muhabiri Mariya Petrova, Edirne’de 27 Ekim seçimleri öncesi herhangi bir gerginlik yaşanmadığını ancak Bulgaristan’daki siyasi duruma ilişkin güçlü bir hayal kırıklığı olduğundan bölgede aktif oy kullanma..
Rodoplarda büyük bir köy olan Ribnovo yıllar içinde çok farklı ve değişik olan düğünleriyle gündeme geliyor. Ribnovo geleneksel düğün ve gelin yüzünü boyama ve süsleme tekniği UNESCO dünya miras listesinin “yaşayan insan hazineleri” listesine aday..