Bulgaristan’da su kaynaklarının tarım üretimi ihtiyaçları için yetersiz olduğu sonucuna varılan geçen yüzyılın 60’lı yılların başında ülke genelinde hızla baraj yapımına başlandı. 1950 – 1985 yılları arasında 216 büyük ve 2000’in üzerinde küçük baraj inşa edildi. Böyle muazzam bir altyapının inşasına başlanırken, toprakları ve yaşama alanları baraj bölgesinde kalan yerel nüfus devlet tarafından yeniden yerleşime tabi tutulur. Bu şekilde onlarca köy, baraj suları altında kaldığı için yok oldu.
Baraj yapımındaki bu büyük atılım, günümüzde Bulgaristan’ın sosyalizm döneminden kalma bir hatıra olarak görünüyor, özellikle son 35 yılda ülkemizde onaylanan yeni bir baraj projesinin olmadığını göz önünde bulundurursak.
Eski baraj duvarlarının bakım ve onarımı su mühendislerinin başını ağrıtır iken yıllar önce baraj suları altında kalan köylerin kalıntılarını ve orada yaşayanların hikayelerini araştıran etnografya bilim adamlarının çalışmaları çok daha cazip görünüyor. Bu çalışmalarda toplanan malzemeler “Batık miras” olarak adlandırılan poster sergisi ile halka açılıyor.
Bulgaristan Bilimler Akademisi(BAN)’nden bilim insanlarına göre:
“Baraj suları altında kalan köylerin kalıntılarından bahsedildiğinde, genellikle Tunca nehri boyunca uzanan Jrebçevo barajındaki batık kilisenin görüntüsü aklımıza gelir. Kilise, fotoğraf çekimleri ve geziler için popüler bir yere dönüştü. Ancak insanların sorunları, duyguları ve bu yerleşim yerlerindeki yaşamlarına dair hatıraları gibi konular ilgi odağımızın dışında kaldı.
Baraj inşaatlarından etkilenen şehirlerde teşhir edilen serginin son durağı Troyan şehri olacak. Troyan’da ve çevresinde su altında kalan köylerin olmamasına rağmen, yakınlarındaki Çerni Osım ve Oreşak köylerdeki yaşayan inanlar bazı yetkililerin, geçim kaynakları dağ ve eko turizm olan bölgede yeni bir baraj inşa etme kararını protesto için hazır durumdalar.
Troyan bölgesinin batık miras projesinde çalışan araştırmacıların ilgi odağına nasıl girdiğini Bulgaristan Bilimler Akademisi Etnoloji ve Folklor Araştırmaları Enstütüsü’nden Doç. Dr. Petar Petrov’dan öğreniyoruz:
"Ziyaret ettiğimiz diğer yerlerden farklı olarak Troyan bölgesinde şu ana kadar boşaltılmış köyler yok, inşa edilen baraj da yok. 1986 yılında Pleven ve Loveç şehirlerine su sağlaması amacıyla “Çerni Osım” barajının inşasına başlandı. İnşaat, Çerni Osım ve Troyan sakinlerinin protestoları ardından 1990 yılında durduruldu. İnşaat sırasındaki gürültü, sarsıntılar ve çevre kirliliğinden şikayetçi olan yerel halkın aslında çevre ile ilgili endişeleri ön plandaydı.
Ancak Pleven ve Loveç şehirlerindeki su sıkıntısı sorunu günümüze dek devam ediyor. Sıkça su rejimi uygulanıyor, dolayısıyla baraj inşaatını yenileme girişimleri de yeniden gündeme geldi.”
Doç. Dr. Petır Petrov gibi araştırmacılar, Pleven gibi büyük bir şehrin su sorununun çözümünde hangi tavizler verilebilir sorusunu yöneltti. Bununla birlikte daha küçük yerleşim yerlerindeki insanların yaşamı, büyük şehirdeki sakinlerinin daha konforlu yaşamı için feda edilmeli mi sorusu da ortaya çıktı.
Doç. Dr. Petır Petrov, yeni baraj inşa etme girişiminin bazı çevre sorularını da beraberinde getirdiğini belirtti ve şunları ekledi:
"Yapımı planlanan “Çerni Osım” barajının bulunduğu bölgedeki insanlar şimdi de barajı istemiyorlar. Onlara göre barajın inşa edileceği Koca Balkanın orta kısımlarında ormanlar kesilecek. Ayrıca Orta Balkan Milli Parkı’ndaki “Steneto” sit alanı da yakında bulunuyor. Pleven, 50 yıl önce inşa edilmiş eski bir boru hattı üzerinden dağdan su alıyor.
Dolayısıyla bir başka önemli soru ortaya çıkıyor: mevcut şebeke ve değiştirilebilecek eski borular yoluyla meydana gelen su kaybı. Bu nedenle, yeni bir barajın inşa edilmesinden daha iyi çözümler - su kaynaklarının daha verimli kullanılması için mevcut boru hattının onarılması önerildi. Şimdilik her iki taraf - vatandaşlar ve idare uzlaşmaz görünmektedir. Bu nedenle Troyan'da “Batık Miras” sergisini sunmak istiyoruz”
Çeviri: Ergül Bayraktar
Foto: BTA, Troyan Belediyesi,plevenpress.com
Bulgaristan’da en gizemli olmakla birlikte en az tanınan dağlardan biri olan Sakar, son dönemde yeni sürdürülebilir turizm rotası haline geliyor. Doğu Rodoplar ve Istranca dağları arasında yer alan bölge, “Studen Kladenets” barajında..
Bulgaristan’ın en güneybatısında Ograjden dağının yüksekliklerinde yer alan Dolene köyü, tam anlamı ile cennet köşesidir . Dolene’nin sunduğu masalımsı manzara, ülkemizdeki diğer köylerden çok farklı olup görenleri hayretler içinde bırakır...
Bulgaristan’daki emlak piyasasında son yıllarda istikrarlı artış eğilimi izleniyor. Pandemi döneminde şişirilmeye başlayan konut fiyatlarındaki spekülatif balon dan bahsedildi, ancak balonun patlaması beklentisi gerçekleşmedi. Tam tersi ...
Rodop dağında yer alan ve kuru fasulyesi ile meşhur olan Smilyan köyünde oturan Albena Hacieva, yapılacak bu kadar çok iş varken, işsizlerin..